Sinirle içinde pantolonumun olduğu poşeti alıp dükkandan çıktım. Görünürde çok bir şey demese de lafı çekmeye çalıştığı yer belliydi. Bana istediğini söyleyebilirdi ama aileme laf gelmesini kaldıramazdım. Onlar burada doğup büyümüşlerdi. Sadece bana ait olan pansiyonda kaldım diye aileme laf gelsin istemiyordum.
"Bana baksana sen." diyerek kolumdan tuttu. "Bırak kolumu." dedim ve kolumu elinden çektim.
"Sen kimsin anneme bağırıyorsun? Daha dün bir bugün iki, hayırdır kızım?" dedi ciyaklayarak. Tam bir varoşa denk gelmiştim.
"Sana mı soracağım pardon?" dedim kaşımı havaya kaldırarak.
"Ben de Ece isem sana bunu ödetirim." dedi. "Elinden geleni ardına koyma o zaman." diyerek oradan ayrıldım. Ben nelere bulaşmıştım böyle. Sanırım biraz abartmıştım ama bu konu benim için hassastı. Ailem, nasıl burada yaşadıkları zaman herkes tarafından seviliyorsa, benim yüzümden bu değişsin istemiyordum. Sanırım buradan gitsem daha iyi olacaktı.
***
Pansiyona geldiğimden beri bahçemde oturup verdiğim kararı sorguluyordum. Buraya alışmıştım. Safiş'e, Tekin'e ve Çakır'a... Buraya çok büyük hayallerle gelmiştim ama mahalleli tarafından böyle bir dönüt beklemiyordum. Duyuyordum ve bakışlarından hissediyordum. Kimse benim o sekiz yaşındaki Alin olduğumu umursamamış, burada askerlerle kalmış olmama takılmışlardı. Burası değişmişti.Bahçede otururken yağmur yağmaya başlamış olmasına rağmen oturduğum yerden kalkmamıştım. Eylül'ün sonlarına gelmiştik, hava biraz serin olsa da çok soğuk değildi. Üzerimdeki pikeyi düzeltip sedirimde oturmaya devam ettim. Akşam olmuş ve ekip evine geri dönmüştü. Henüz hiçbiriyle karşılaşmamıştım. Safiş beni yemeğe çağırmıştı ama oraya da gitmemiştim. Psikolojik olarak zaten üç yıldır çok yorgundum. Ve hayalkırıklığına uğramıştım.
"Alin." dedi bir ses. Bu Çakırdı. Bana ilk defa adımla seslenmişti. Bahçeye çıkmış bizi bölen duvarın önünden bana bakıyordu.
"Ne yapıyorsun burada?" diye sordu ona döndüğümde. "Oturuyorum diye cevap verdim.
"Neyin var?" diye sordu. Sesi soğuk olsa da merak ettiği belliydi.
"Sizinle burada kalmam doğru değil, değil mi?" diye sordum merakla.
"Nesi yanlış?" diye sordu. Bardağın boş tarafına değil dolu tarafına bakıyordu.
Bugün terzide olan olayı anlatmaya başladım. Ailemin benim için ne kadar önemli olduğunu ve insanların benim yüzümden onlar hakkında kötü düşünmesini istemediğimi söyledim.
"Bu dünya için çok safsın. İki üç insanın lafıyla hemen yelkenleri suya indiriyorsun. Dünya; senin hayallerinden, yaşantından, istediğin en ufak şeyden bile vazgeçmemen gerekecek kadar kısa." dedi. Söyledikleri mantıklı gelmişti. Hemen vazgeçmiştim her şeyden. Bu sıralar duygularım çok karışıktı ve neden böyle olduğumu bilmiyordum. Duygularımda regl olmamında payı vardı sanırım.
"Aslan yavruları öyle kolay vazgeçmezler. Bilmiyor musun yoksa?" dedi küçük bir gülümsemeyle. Gülümsemesi çok tatlı ve samimi gelmişti.
"Çakır." dedim çatallaşan sesimle. "Teşekkür ederim." Göz kırparak yanıtladı. Burnumu çekerek gülümsedim. Biraz duygulanmıştım. Hormonlarım hiç iyi değildi. Çektiğim burnuma bakıp işaret parmağıyla burnuma vurdu.
"Ya." diye bir ses çıkararak güldüm. Geldiğimden beri en iyi anlaştığımız zamandı. Yanımda durması beni çok mutlu etmişti. Başıma kötü bir olay gelse sanki artık koşacak insanlar varmış gibi hissediyordum. Çakır istediğim o aileye kavuşuyormuş gibi hissettiriyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PANSİYON
Novela Juvenil"Safiye teyzeye bakmıştım." dedim. Aynı zamanda meraklı gözlerle pansiyonun içine bakmaya çalışıyordum. "Pazara kadar gitti." dedi ve arkamdaki bavullarıma bakarak ekledi. "Hayırdır bavullarla?" "Pansiyona bavullarımla ne için gelmiş olabilirim sen...