9

13.6K 465 56
                                    

"Çok güzel olmuşsun." dedi. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu.

"Teşekkür ederim." dedim gülümseyerek. "Çıkalım mı?" Çıkma teklifi hala böyle mi ediliyordu sahi? "Yukarıda bizi bekliyorlar."

Yukarıdan bahsediyormuş. Bozuntuya vermedim. Kafamla onayladığımda merdivenlere yönelmem için bekledi. Yukarı çıktığımda çocukların da Çakır gibi takım giydiğini gördüm. Onların ekibinden biri evleniyormuş. Safiş de çok tatlı olmuştu.

"Kuzum, ne güzel olmuşssun." dedi Safiş beni görünce. Ben cevap vermeden Tekin konuşmaya başladı. "Safiye teyze aşk olsun ama. On dakikadır burada duruyoruz, tek kelime etmedin kıyafetime."

"Evet Safiye teyze. Pabucumuz dama mı atıldı?" diye sordu Cenk. "Sizin yeriniz ayrı, Alin'imin yeri ayrı." Ona gülümsedim. Sanki bir aileymiş gibi hep beraber evden çıktık.

"Düğün salonu biraz uzak. Arabayla gidelim." dedi Çakır. 6 kişi tek arabaya sığmamız imkansızdı. Çakır direksiyona geçtiğinde Tekin de hemen yan koltuğuna oturdu. Eren, Cenk ve Safiş de arka koltuğa yerleştiğinde bana yer kalmamıştı.

"Alin dışarıda kaldı. Nasıl sığacağız?" diye sordu Safiş.

"Ben gelmeyeyim o zaman. Zaten tanımıyorum da kimseyi. Size iyi eğlenceler." Boğazımdaki yumruyla oradan ayrılıp pansiyona döndüm. Odama geçtiğimde ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Çakır'ın hiç umrunda olmamıştım. Zaten düğüne o var diye gidiyordum. Beni istemiyorsa neden çağırmıştı ki?

Üzerimdeki kıyafetlerle yatağa uzandım. Aramızda bir çekim vardı. Hissettiğim şey tek taraflı değildi, olmamalıydı. Yarım saattir aynı pozisyonda uzanmış Çakır'ı düşünüyordum. O kadar hukukumuz vardı, bu yapılacak iş miydi şimdi? Üst kattan gelen sesle gözlerim ardına kadar açıldı. En korktuğum şeyler biri tek başımayken sesler duymaktı. Hemen ayağa kalkıp kapının arkasına geçtim. Elime masamın üzerinde duran vazoyu alıp kendimi korumak için kalkan yaptım. Kapı açıldığında gözlerimi sımsıkı yumup elimdeki vazoyu sallayıp çığlık atıyordum.

"Benim. Sakin ol." diyerek kollarımdan tuttu tanıdık ses. Gözlerimi açtığımda sesle yüzü eşleştirmiştim. Gelen Çakırdı.

"Ne yapıyorsun ya, hırsız gibi." dedim önüme gelen saçlarımı çekerek. "Dümdüz girdim pansiyona kızım. Ne hırsız gibisi?"

"Niye geldin?" dedim tripli bir şekilde. "Seni almaya geldim." Beni mi? Beni almaya gelmişti.

"Neden ki?" diye sordum. Emin olmam lazımdı. "Düğüne götüreceğim."

"Tanıdık değilim zaten, gelmesem de olurdu." dedim.

"Sen gelmeden olmazmış." dedi sessizce. "Kim demiş?" dedim kafamı sallayarak.

"Ben dedim. Hadi kalk, geç kalmayalım." diyerek uzaklaştı. Daha fazla naz yapmayıp gitmeye karar verdim. Sonuçta beni almaya gelmişti. Saçımı ve üzerimi düzeltip odadan çıktım. Ben önde o arkamda arabaya geldik. Yolculuk boyunca hiç konuşmadan düğün salonunun olduğu yere gelmiştik. Hava soğuk olduğundan dolayı olsa gerek kapalı bir düğün salonu tercih etmişlerdi. Binanın girişinde yüksek merdivenlere serilmiş kırmızı halı bize yol gösteriyordu.

Çok fazla merdiven vardı. Elbisem bir tık kısaydı umarım açılmazdı. Ben merdivenlere yöneldiğimde Çakır da tam arkamda yerini almıştı. Elbisemin açılması ihtimali için arkamdan geldiği belliydi. Yoksa bizde her normal insan gibi yan yana yürüyebilirdik pek tabi. Merdivenleri bitirdiğimizde yanıma geldi.

İçeriden yüksek sesli bir dans şarkısı çalıyordu. Sanırım gelin ve damadın ilk dansıydı. İçeri girdiğimizde birkaç bakış bize dönmüş ardından tekrar dansı izlemeye devam etmişlerdi. Köşede oturan kız grubu hariç. Gözlerini dikmiş ikimize bakıyorlardı. İçlerinden bir kızın siması çok tanıdık gelmişti. Tabi ya, Çakır'a selam veren kızdı. Bakışlarının nedenini anlamış oldum.

PANSİYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin