-20-

181 16 22
                                    

"yakında babamın doğum günü." bir pazar sabahıydı, artık kiyoomi'nin hafta sonlarını miyaların evinde geçirmesi bir gelenek hâline gelmişti. küçük kız da aynı kiyoomi gibi erken saatlerde uyandığından atsumu'nun uyanmasını beklerken sünger bob izliyorlardı. dikkati aslında televizyonda ya da reina'da olmayan kiyoomi, çocuğun aniden konuşmasıyla biraz irkilmişti. aslında dikkatinin dağınık olmasının sebebi tam olarak atsumu'nun yaklaşmakta olan doğum günüydü.

"evet, biliyorum. genelde doğum gününde ne yaparsınız?" kiyoomi'nin amacı çocuğun ağzını aramak değildi, sadece atsumu'ya hoşuna gidecek bir doğum gününü nasıl yaşatabileceğini düşünüyordu. küçük kız heyecanla oturduğu yerde zıplayıp kiyoomiye döndü, yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmuştu.

"babaannemler gelir, birlikte babama kahvaltı hazırlarız. eğer babamın o gün işe gitmesi gerekmiyorsa bir animasyon filmi izleriz." hızla konuşan çocuk aniden durup uzaklara bakarken dudaklarını büzdü. "babam bana kitap okumaya çalışır ama pek güzel okuyamıyor. shoyo, tobio, shinsuke amcalar ziyarete gelirler. hatta bazen bazı diğer arkadaşlar da. hepsi çok güzel yemekler getirirler ve biz de babamla onigiri yaparız. daha sonra osamu amcamı ziyarete gideriz." son cümlesinden sonra çocuğun dikkati dağılmış gibiydi, çizgi filmine geri çevirmişti gözlerini.

"osamu amcan mı?" kiyoomi, osamu ve atsumu'nun bir şekilde küs olduğunu düşünüyordu bu yüzden şaşırmıştı.

"evet, bir de rintaro amcam." çocuğun ilgisi artık tamamen çizgi filmindeydi ama son bir şey ekledi. "babam oraya gittiğimiz zaman mutsuz olur." kiyoomi artık neredeyse emin gibiydi. lisede her ne kadar sıklıkla zıtlaşsalar da aralarından su sızmayan ve bir saniyeyi ayrı geçirmeyen bu iki kardeşin arası ciddi anlamda bozulmuştu. belki de bir çeşit zorunluluktan atsumu oraya gidiyordu. ancak bu durumda tüm ailenin bu günü atsumu ile geçirmesi saçma oluyordu, sonuçta iki kardeşin arası bozuldu diye aileleri de onlardan birine sırt çevirmezdi. tabii, kiyoomi'nin düşündüğünden daha kötü bir durum olmuş olabilirdi ki bu atsumu'nun inişli çıkışlı ruh hâlini ve reina'ya karşı takındığı aşırı korumacı tavrı açıklardı.

çocuğun iyice televizyona daldığını fark eden kiyoomi, kendi kafasını dağıtmak için kahvaltı hazırlamak üzere mutfağa girdi. ne tarz bir trajedi iki kardeşin arasını bu denli açmış olabilirdi? kendini düşünmekten alıkoyamıyordu ama bunu atsumu'ya çaktıracak olursa çok üzüleceğini de biliyordu. bu yüzden kahvaltı hazırlamayı bitirdikten sonra atsumu'nun odasına güler yüzle gitti. onun odaya girmesiyle çıkan yumuşak sesle gözlerini yavaşça aralayan atsumu, karşısında sevgilisini gördüğünde hafifçe gülümsedi.

"yanıma gel, omi-kun." uykulu sesi normalde olduğundan bile daha çekiciydi. oldukça bebeksi bir şekilde söylediğini sansa da bu ses tonunun kiyoomi üzerinde etkisi farklı olmuştu, o yatağa girerse geri çıkamayacağının gayet farkındaydı kiyoomi. atsumu'nun başında durup dizlerini kırarak yere kadar eğildi, şimdi yataktaki atsumu'nun kafasıyla kendi kafası aşağı yukarı aynı hizadaydı. ellerini onun sarı saçlarına daldırdı, bu kadar işlem görmüş olsa da nasıl hep yumuşak kalmayı başardığını anlamıyordu onun saçlarının.

"emin ol bu güzel davetin üzerine mutfakta hazır olan kahvaltıyı bile umursamazdım atsumu ama kızın da bizi bekliyor." bunun üzerine gerçek dünyayı yeni algıladığı belli olan atsumu hafifçe gülüp başıyla onayladı sevgilisini. kiyoomi bir bakıma onlarla yaşamaya başladığından beri atsumu gerçek anlamda daha iyi hissetmeye başlamıştı. dünya üzerinde ona sevgilisi ve kızı kadar iyi gelen hiçbir şey yoktu. yaşadığı bu huzur hissinin onda çok uzun süre konaklamayacağını bilse de elinden geldiğince uzun tutmaya çalışıyordu atsumu.

"sana söylemeyi unuttum, reina'nın bugün bir oyun randevusu var. kreşten bir çocuğun evinde birkaç kişi oyun oynayacaklar." yataktan kalkmış olan atsumu iyice gerinmeden önce, ki bu harika bir manzaraydı, konuştu ve imalı bakışları eşliğinde devam etti. "birkaç saat baş başa takılacağız." bu sözlerin ne anlama geldiğini ikisi de biliyordu. sonunda gözlerini onun tişörtünün açıkta bıraktığı karın bölgesinden çektikten sonra gülümsedi kiyoomi.

birkaç dakika sonra dişlerini fırçalayan sevgilisinin ardından banyoya giren kiyoomi, arkasına geçip kollarını beline doladı atsumu'nun. bununla beraber diş macununda boğulacakmış gibi bir ses çıkaran atsumu'nun tepkisi onu güldürdü çünkü hâlâ onu eskisi gibi heyecanlandırabiliyor olmak hoşuna gidiyordu. eski atsumu'dan parçalar görüyor gibiydi. sevdiği adamın boynuna bir öpücük kondurduktan sonra rahat rahat işini halletsin diye bir adım geriye çekildi kiyoomi. onun aniden kesilen temasından hoşnutsuz görünen atsumu, büyük bir hızla ağzını çalkalayıp arkasını döndü ve yüzünü tuttu kiyoomi'nin.

"şimdiye kadar var olmuş en güzel şeysin, biliyor muydun?" bunu şakaya vurabilirdi kiyoomi ancak atsumu o kadar ciddi gözüküyordu ki ilk defa bu kadar yoğun bir utanç dalgasının vücudunu kapladığını hissetti ve güçlükle yutkundu. banyonun camından içeri sızıp direkt olarak atsumu'nun yüzüne vuran ve göz bebeklerinin içinde kırılan güneş ışığının görüntüsü tam olarak karşısında olmasa belki de inanacaktı kiyoomi buna. gelmiş geçmiş en güzel şey karşısındaydı, bu yüzden ona inanmakta güçlük çekiyordu.

tabii o daha bunları söyleyemeden odanın kapısına dayanan küçük kızın sesi ikisini de kendine getirmişti. reina'yı epey bekletmişlerdi, kız fazlasıyla acıkmış olmalıydı. atsumu'nun yüzündeki ifadenin paniğe dönüşü kiyoomi'yi güldürdü. sarışın olan koşarak kızının yanına gidip onu kucağına alırken onu yüzündeki gülümsemeyle izlemeye devam etti. atsumu ona hâlâ bir şeyleri anlatmamış da olsa en azından artık mutlu gözüküyordu, bu ona fazlasıyla yeterdi.

sonunda yakın zamanda yazdığım bölüme geldik.

stay with me | sakuatsuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin