-21-

166 18 25
                                    

"ne içersin?" reina'yı bırakıp eve döndüklerinde sordu atsumu, gerçi sevgilisinin cevabının 'fark etmez' olacağını gayet iyi biliyordu, beklediği gibi de oldu. kendi kendine hafifçe güldükten sonra, kadehleri çıkarmak için mutfağa gittiğinde o gün içinde ikinci kez beline dolanan kolları hissetti atsumu. elindekileri düşürmesine ramak kalmıştı ancak neyseki bunu tahmin etmiş olan sevgilisi, kadehleri düşmeden yakalamayı başardı ve sonra dünyanın en güzel gülüşünü bahşetti sarışın adama.

"ne diyordun, yanıma gel omi-kun." son kısmı atsumu'yu taklit ederek söylemiş olmasına gülebilirdi belki sarışın adam ancak bu kadar yakın temas ediyorlarken, onun güçlü kolları beline dolanmış, gövdesi sırtına yaslanmışken kulağına yaklaşıp cezbedici bir şekilde fısıldadığından bu mümkün olmamıştı. dudaklarını sevgilisinin boynuna bastırırken ellerini de onunkilerin üstüne sıkı sıkı kapattı kiyoomi, tutmazsa düşüreceğini biliyordu çünkü. sevgilisinin titrek bir nefes verdiğini görünce boynuna doğru hafifçe güldü ve biraz çekildi adam, daha fazla zorlarsa ağlamaya kadar gidebileceğini biliyordu çünkü.

evet, atsumu yatakta sıklıkla ağlayan bir tipti ve evet, tek sebebi yıllardır ancak düşlerinde gördüğü adama bir nefes mesafesinde olabilmesiydi. o güne kadar başına gelmiş tüm o şeyleri kısa süreliğine de olsa unutturabiliyordu sevdiği adam ona. sonunda güvenebileceği, sırtını yaslayabileceği ve onu güldürebilen biri vardı hayatında. üstelik bu adam kızıyla da çok iyi anlaşıyordu.

içindeki boşluğu dolduramayacağını biliyordu atsumu. onun içindeki boşluk dolacak türden bir boşluk değildi. ancak evrenin durmaksızın genişlemesi gibi her geçen gün hacmini artıran bu boşluğun büyümesine engel olabilmişti en azından bu adam. uzun zaman sonra ilk defa bir suçluluk hissiyatı olmadan gülebilmeyi hatırlamıştı, bu onun hasret kaldığı bir durumdu.

içkilerini doldurduktan sonra yüzünü sevgilisine döndü atsumu. onun arkasındaki sandalyeye yaslanmış, kafasını hafifçe sağa yatırmış bir hâlde sarışın adamı baştan çıkarabilecek denli güzel bir gülüşle kendisini izlediğini gördüğünde yanaklarının ısındığını hissetmiş, bakışlarını gözlerinde daha fazla tutamamıştı. nereye bakacağını bilemediğinde gözleri onun göğüs bölgesine inmiş, burada gereğinden fazla oyalanırken ona dokunma isteğiyle yanıp tutuşmuştu atsumu. sevgilisinin her daim bu kadar iyi görünmesi haksızlıktı.

onun buklelerini çok seviyordu atsumu. lisede onu ilk gördüğünde gözüne çarpan şey, tabii neon kıyafetlerinden sonra, onun bu güzel saçları olmuştu. her zaman kıvırcıklara karşı bir zaafı olduğunu biliyordu ama bu çocuk akla hayale sığmayan bir güzelliğe sahipti. maskesini ilk açtığında gözünü onun benlerinde gezdirmiş ve ikinci favorisinin bunlar olduğuna kanaat getirmişti sarışın çocuk. aradan geçen yıllar bu fikrinin değişmesine sebep olmamıştı.

"omi-kun, ne zaman piercing yaptırmaya karar vermiştin?"

"o kadar süzdükten sonra gelen soru bu mu gerçekten?" hafifçe güldü kiyoomi. "lise bittikten sonra olması gerek. beğenmiş miydin?"

"senin kadar seksi bir şeyin daha da fazla seksi olmasına gerek var mıydı diye düşünmüştüm ama şu an benim olduğuna göre sıkıntı yok." ona doğru bir adım attı atsumu. elindeki kadehi hafifçe sallayarak onu dinleyen sevgilisinin 'benim olduğuna göre' kısmında hareketinin aniden duruşu hoşuna gitmişti. utandığında ya da etkilendiğinde bunu belli etmememeyi başarabilen bir tipti kiyoomi. aslında hiçbir duygusunu belli etmeyebiliyordu, sonuçta atsumu hiçbir zaman onun kendisinden hoşlandığını anlamamıştı. şimdi bir heyecan belirtisi göstermesi ve bunu gizleyememesi hoşuna gitti atsumu'nun. adeta kışkırtmak istercesine yanaştı sevdiğine.

"senin miymişim?" her zamanki gibi ipleri eline almayı başaran kiyoomi, elindeki kadehi kafaya diktikten sonra masaya bıraktı ve kolunu sevgilisinin beline doladı. bunu beklermiş gibi omuzlarına çıkan elleri hissettiğinde, o şarabın üstüne dökülme ihtimalinden korksa da ses etmedi kiyoomi.

"benimmişsin." bu lafının üzerine nefesleri birbirine değene kadar yakınlaştı ikili.

"kadeh." tek sözcükten oluşan emir, atsumu'nun karnında kelebekler uçuşmasına sebep olmuştu. büyük bir hızla emre itaat eden adam kadehini bıraktı ve kollarını tekrar sevdiği adama doladı. dudakları birleştiğinde ayakları yerden kesilmiş gibi hissetti atsumu. bulutların üstüne doğru ilerleyen yolcuğunun şoförü olan adam, ağzının içinde adeta bir orkestra şefiymiş gibi ustalıkla dolaştırıyordu dilini. dişleri birbirine çarpıp nefes seslerine ve ufak mırıltılarına karıştığında oluşan senfoni, kiyoomi'nin kendini hafifçe geri çekmesiyle son buldu.

çölde susuz kalmış gibi arzuyla gözlerini ona diken sevgilisine gülmeden edemedi. her hareketinin onda yarattığı bu büyük etkilere bayılıyordu. onu güldürebilmenin kendi için bu kadar kolay olmasına da bayılıyordu. ellerini onun yüzüne çıkardı, yavaşça yanaklarında gezdirdi. gözlerinde gördüğü saf arzudan hoşlanmıştı, orada o an için bile olsa hüzün görmemek mutlu ediyordu kiyoomi'yi. uzun uzun gözlerine bakmak istiyordu aşık olduğu adamın, tüm yaralarını sarmak istiyordu.

"odana gidelim, sevgilim."

stay with me | sakuatsuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin