İyi okumalar...Ana rahmine düştüğünde yazılmaya başlarmış, dünyaya geldikten sonra "bunu da yaşayacakmışım" dediklerin. Ofalanmak, ufalayacaksa seni,yeniden ayağa kalkabilmen için demişler. Biri sınav biri kader. Ne Mehmet ne de Muazzez bilemezdi kaderin onları bir araya getireceğini.
Bir bakışla, birbirini anlar mıydı insan, nerede görülmüştü bu?Kitaplarda, filmlerde olurdu. Muazzez hiç kitap da okumamıştı oysa bilmezdi öyle aşkları, bakışmaları... Evde televizyon yoktu nerede izleyecekti dillere destan bir aşkı da. Duymuşluğu vardı sadece.
Destanlardan bahsedilirdi bilge kadınlar. Çeşme başında nasıl buluştuklarını anlatırdı.
Neler olduğunu, ne hissettiğini dillendirmezlerdi çünkü ayıptı onlara göre. Ulu orta konuşulacak meseleler değildiler. Muazzez de çok duygulanırdı duydukça yarım hikayeleri. Doluverirdi ela gözleri.Bir zamanlar duyduğu kulağına çalınan bir hikaye vardı. Ne zaman hatırlasa içi tuhaf olur, gözleri yaşarırdı.
Bu köyün tanık olduğu kırık bir aşk hikayesi.İki komşu çocuğu olan Mustafa ve Ayşe aynı köyde doğup büyüdüklerinden birbirini tanırmış. Mahallede oynadıkları zamanlar geçip ikisi de yetişkin olduğunda aralarındaki arkadaşlık, sevdaya dönüşmüş. Aileler birbirine gelip gidiyormuş. Yaşları daha küçükmüş ama köylü " Evlenecek bak bunlar." Diye konuşurmuş.
Mustafa'nın gözü Ayşe'den başkasını görmüyormuş, Ayşe'nin de öyle. İkisi de pek çevik, elinden her iş gelirmiş. Ayşe' ye " erkek gibi vallaha elinden her iş geliyor." Dermişler. Mustafa da köylünün her dediğine koşar, geri çevirmezmiş kimseyi.
Gel zaman git zaman ikisinin evlenmeye adım adım yaklaştıklarında ortaya asılsız bir haber atılmış. " Ayşe'nin anası bize büyü yaptı. İşlerimiz bozuldu onlar yüzünden.
" Diye Mustafa'nın anası inletmiş köyü. Ayşe'nin anası da sessiz, ne etliye ne sütlüye karışan bir kadınmış oysa. Ayşe ve Mustafa, bakmış aileler anlaşamıyor vazgeçmişler sevdalarından. Ayşe, yüreği cayır cayır yanarken annesi de " Vazgeç kızım, olmaz artık." Demiş.Aralarından sadece bir yol geçen iki evin arasında aşılamayacak bir köprü varmış artık. Mustafa'nın evleneceği haberi yayılmış sonra. "Falanca köyden kız aldı." Diyormuş herkes. Bir zaman sonra da Mustafa evlenmiş sahiden. Gülay'la gelmiş köye.
Ayşe, ne anasının yanından ayrılabilmiş ne de Mustafa'yı unutabilmiş. Adını da anmıyormuş ama yüreği başka diyormuş.Mustafa'nın bir oğlu olmuş. Ayşe o köyde kalmaya devam etmiş. Yine tarlaya gidiyor, bazı cemiyetlerde Gülay'la denk de geliyormuş. Sonra Ayşe'nin annesi ölmüş, ardından da babasını kaybetmiş. Küçücük bir evde tek kalmış.
Mustafa'yı da Gülay'ı da oğullarını da hep görmüş. Gülmeye, çalışmaya, komşulara yardım etmeye devam etmiş. Hiç evlenmemiş Ayşe.
O köyde bir başına hayalini kurduğu hayatı sevdiği başkalarıyla yaparken tanıklık etmiş.Öyle ince hastalığa tutulduğu da yokmuş, yaşamış. Onun hastalığı zaten kara sevdaya tutulmasıymış.
Muazzez, üstü kapalı anlatılan bu hikayeyi duydukça içi burkulurdu. Ayşe'ye gidip sarılmak istiyordu o zaman. Ama Ayşe'ye sarılacak olsa bir şey de diyemezdi ki.
Yaşamamıştı o böyle bir şey. Hasan'la süren kısa bir nişandı sadece ama Mehmet'le evlenecekti. Mehmet'in var mıydı acaba unutamadığı biri?
Mehmet, söyler miydi ki ona? "Eğer varsa... dedi içinden, " Söyleme, çok üzülürüm vicdanım kesik gibi sızlar durur sonra."Nişandan birkaç gün sonra çıkılan düğün alışverişinde eksiklerin çoğu tamamlanmıştı. Evde bir düzen vardı zaten, sadece çeyizini sandıktan çıkarmışlardı, havalandırıp yerleştiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜVEY (Tamamlandı)
Tiểu Thuyết ChungSeksenlerin başında, küçük bir şehrin iki ayrı köyünde yaşayan iki genç. Kendi hayatlarına seyirci kalmış ve başkalarının tercihlerini kendilerine şükür sebebi etmiş iki hayat birleştiğinde daha katlanılabilirdi. Çünkü, yarım kalmış bir hayatı an...