15. Harman Yeri

3.2K 244 27
                                    


İyi okumalar...

Baharın gülen ve ağlayan yüzleri bitmişti artık. Haziranın da en sıcak günleri gelip çatmıştı. Mahsulün yavaş yavaş toplanmaya başlamasıyla imece usulü birbirinin tarlasına gelip gidiyorlardı. Gündeliğe gidenler olurdu, sen de karpuz var kavun da benden denilirdi. Yıllar sonra buruk bir tebessümle var edilen anların, anı olarak kalacağını kimse bilmiyordu.
Buğday başkalarının en sarı, güneşin en tepede cayır cayır yandığı, eriklerin de tam yeşil olduğu zamanlardı.

Mehmet ve Muazzez kendi hasatını yapmayı düşünse de sabahın erken saatinde gelen İhsan'la evdeki hesap da çarşıya uymamıştı.
İhsan'ın tamamlanmak üzere olan evi gördüğünde ses etmemiş, " Hayırlı olsun." Demekle yetinmişti. Hal hatırdan sonra ağzındaki baklayı çıkarmış, " Mahsul bereketli bu sene. Bizim işleri halledelim de sıra sizinkine de gelir." Dediğinde, Necmiye lafa atlamış " Olur İhsan. Gelir çocuklar, merak etme." Demişti. Ne Muazzez ne de Mehmet hiçbir diyemeden ağzına tıkılan laflarla kalakalmıştı.

İhsan da, " Eh o zaman hazırlanın da gidelim bir an önce." Deyip çıkmıştı. Muazzez, annesine dönüp soracak olduğunda da, Mehmet Muazzez'in elini tutup " Tamam." Demişti. Muazzez de ofuldayıp hazırlanmaya gitmişti.

Kızmıştı Mehmet'e. " Ne diye ses çıkarmıyorsa. Bizim işimiz var dese ya." Deyip durmuştu kendi kendine. Erik ağacına komşu olacak olan evleri de bitmek üzereydi artık. Mutfak ve banyoları kara beton olarak kalmıştı. Eli sıkışmıştı Mehmet'in. Muazzez'e de söyleyememiş kalmıştı öylece.
Necmiye, eve başlandığı andan beri sürekli " Ne zaman bitecek bu ev? Çok oyalandınız. Yapabilecek misin Mehmet?" Deyip durmuştu.
Muazzez'e söyledikleri de çabasıydı ya.
" Bana bak Muazzez, kalkıştınız bir işe hele bitmesin bu ev bak ne oluyor. Elalem ne der sonra!" Diye diye kızın içini kemiren ne varsa sayıp sövmüştü. " Yeter anne! Olacak elbet." Dese de Nuh diyor peygamber demiyordu kadın.

Muazzez'in ufacık gördüğü ne varsa annesi anlattıkça onun da gözünde büyür hâle geliyordu. O da bazen
" Sahiden ne olacak bu evin hâli? Daha suluklar da takılmadı." Diye düşünürken gözüne uyku girmez olmuştu.
O üç aya yakın süre nasıl geçmişti hiç anlamamıştı bile. Bazı zamanlar sırtında taşıyordu evi sanki. "Yük oldu bu ev." Demekten geri alamıyordu kendini.

Halit, Şaban, İhsan, Hacer, İhsan'nın oğlu Eyüp hepsi dolmuştu motorun arkasına. Tarlaya vardıklarında mahsul İhsan'nın dediği kadar da yoktu ama ses etmediler. Muazzez sevindi iş çabuk bitecek diye hatta.

" Başlayalım bir an evvel." Diye ağacın altına gitti İhsan. Herkes çapalarını, orakları alıp sıranın başına geçince el birliğiyle başlamışlardı kazmaya. Mehmet'in yan sırasında olan Muazzez, " Allah'tan azmış. Yapalım da çabucak bitsin." Deyince Mehmet de " Acele etme Muazzez. İşi olsun İhsan amcanın önce." Dedi.
" Sen İhsan amcamı bilmiyor musun? Bu tarlayla kalmaz o. Başlayınca hepsini teker teker gezdirir, akşama kadar anca eve gideriz. " Diye çıkışıyla Mehmet de " Yeni başladık, başladın söylenmeye." Deyip devam etti kaldığı yerden.

" Ah, Mehmet ah." Diye diye Muazzez de kazmaya başladı. Muazzez, kazmaya devam ederken Hacer de yanı başına geldi.
" Nasılsın Muazzez?" Diye sordu. Bu soru öylesine sorulduğunu belli eden cinstendi. " İyiyim yenge. Sen nasılsın?" Dedi gülerek kız da. " İyiyiz, iyiyiz. Ee nasıl gidiyor evlilik?" Diye üstten üstten sorunca Muazzez de elindeki çapayı bırakıp kadına baktı.
" Çok şükür. Yok bir sıkıntı. " Dediğinde, Hacer de
" Ev yaptırıyormuşsunuz. Mehmet de kolay alıştı buralara." Dedi yüzünde hoşnut olmayan bir tavırla.

" Öyle yenge, az kaldı kısmetse yakında bitecek." Dedi, içinden de koca bir
" inşallah" döküldü. " Ne güzel, ne güzel." Diyen kadın, Muazzez'e daha da yaklaştı.
" Bak sana ne diyeceğim Muazzez. Seni kızım gibi severim bilirsin, senin iyiliğini düşünüp de diyorum bunları." Dediğinde Muazzez, " Sağ ol yenge." Diyecek oldu ama Hacer devam etti.
" Kocana sahip çık kızım. Gören olmuş, kasabaya gidip meyhaneye gidiyormuş. Orada karı kızla paraları yiyor, dediler." Deyince Muazzez kalakalmıştı.

" O nasıl söz yenge?" Diye sorsa da kulakları çoktan uğuldamaya başladı. " Vallaha Eyüp de görmüş. Sen bir kulağını çek. Erkek milleti bu bırakmaya gelmez." Deyip gitti kızın yanından.

Muazzez, olduğu yerde kalmış bakakalmıştı kadının arkasından.
" Yok." Dedi içinden.
" Mehmet yapmaz. Mehmet'in kasabaya gittiği bile yok." Cümleler birbiri arkasına gelecekken Muazzez'in gözlerinin önüne kapkara bir perde çekiliverdi, öylece yığıldı kaldı ezilen ekinlerin arasında.

"Muazzez!" Diye bağıran bir Mehmet vardı, ekinlerin arasında bata çıka koşan.

🌾

Merhaba, nasılsınız? Çok olmadı ama özledim burayı. Yorumlarınızı bekliyorum, diyorum ve gidiyorum.

Sevgiyle kalın.

GÜVEY (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin