İyi okumalar...Mehmet ve Muazzez eve döndüğünde onları karşılayan Necmiye olmuştu. Traktör sesini duyduğunda Necmiye de kapının önüne çıkmıştı. Ev, bıraktığı gibiydi ama Mehmet ve Muazzez'in nasıl olduğunu da merak ediyordu. Ana yüreğiydi bu, Mehmet evin bir parçası da olsa henüz yabancıydılar birbirlerine. Necmiye,
" Onlar anlanşsın gerisinin önemi yok." Diye düşünüyordu.Traktör, avludan içeri girince Necmiye de traktöre bakakalmıştı. Kocasının emektarı yoktu ortalıkta. Muazzez ve Mehmet indikleri anda kadının yanına gidip elini öpmüştü ama Necmiye'de bir tuhaflık olduğunu da sezmişlerdi. " Hoş geldin ana. Nasıl oralar, dayım nasıl?" Diye sormuş Necmiye de ayaküstü cevap vermişti.
" Bu neyin nesi?" Deyip traktörü gösterince Muazzez de, " Yeni aldık ana bizimki Halit abimlere gitti." Dedi. " Ne demek Halit abinlere gitti Muazzez? Eski köye yeni adet mi geldi?" Demişti çakır gözlerini kısıp. Mehmet, kenarda durup ana-kız arasına girmek istemiyordu ancak tetikte de bekliyordu. Necmiye, Muazzez'i üzecek bir laf ederse onun da diyecek sözü olacaktı. Onlar ana-kız da olsa, Muazzez de onun karısıydı artık.
" Neyle aldınız kızım bunu? Sakın düğünde takılanlarla demeyin." Diye çıkışan Necmiye'yle Muazzez ne diyeceğini bilememişti. " Birikmiş paramız vardı o yeterli gelmeyince üstünü takılarla tamamladık." Dedi Mehmet söze girip.
" Oğlum ne gereği vardı masrafın. Düğünde yeterince masraf yapıldı." Dediğinde sesi daha uysal gelse de hoşnut değildi durumdan." Ne yapalım ana? Halit abim geldi, traktörü alıyorum dedi, aldı. Bize de arkasından bakmak düştü. Ama onun da hayrını göremeden yandı, gitti." Dedi Muazzez.
Necmiye, ağzından çıkan nidayla elini ağzına kapatmış " Ah, ah" diye vurmuştu dizlerine.
" Neden izin verdiniz?" Diye söylenip durdu.
" Tamam anne." Dedi Muazzez. " Olan oldu. Bunu da aldık yoksa işimiz zor. Neyle gidip gelelim tarlaya?"" Muazzez." Dedi Necmiye hışımla,
" Senin dilin fazla uzadı kızım." Dedi sert bir tonda." Uzattırmayın o zaman. Sustuklarıma say." Deyip çeşmeye doğru gitti kız.
Mehmet de ses etmeden Muazzez'in yanına gidince, Muazzez çeşmede topraklı ayaklarını yıkıyordu. Mehmet de ayakkabılarını çıkarmaya başlamış, " Üstüne gitme annenin Muazzez. O da kendine göre haklı." Dedi. " Ne yapalım Mehmet? Sen söyle en başında dişimizi göstersek kim cesaret ederdi gelip de alıp gitmeye. Ama biz ne yaptık, aman laf olmasın söz olmasın." Dediğinde gözlerinin dolmasına engel olamamıştı.
İçi şimdiye çoktan taşması gereken bir kovaydı ya da dibindeki delikten sızdırıp duran bir türlü dolamayan güğüm.
Anasının hakli olduğunu o da biliyordu bir yanda ama içinden geçenleri diyemeyince kemiksiz dil, kemiğe büründükçe duyulmak istenen dökülüyordu ağzından.
Ne olurdu karşısına dikilseydi Halit'in, " O babamdan. Alamazsın." Deseydi.İhtimaller üzerine edilen her kelime, gerçeği gördüğünü gösterse de iş işten çoktan da geçmiş oluyordu.
Güle oynaya yediği ekmek arası midesine oturmuştu sanki. Kusmak istese ona da bir laf bulunurdu.Anası geride olmasaydı çekip giderdi Mehmet'le. Yapamazdı ama babası çok erken göçmüştü. Anasının babası gittikten sonra yaptıklarını, o iki yudum fazla yesin diye aç kaldığı zamanları, kendi elbiselerini kesip de ona biçtiği kıyafetleri nasıl unuturdu ki. Korkardı hem Muazzez, her şeyden önce Allah'tan. Gitse de mutlu olamayacağını, aklının hep burada kalacağından emindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜVEY (Tamamlandı)
Ficción GeneralSeksenlerin başında, küçük bir şehrin iki ayrı köyünde yaşayan iki genç. Kendi hayatlarına seyirci kalmış ve başkalarının tercihlerini kendilerine şükür sebebi etmiş iki hayat birleştiğinde daha katlanılabilirdi. Çünkü, yarım kalmış bir hayatı an...