İyi okumalar...Hümeyra, çalışmaya başlayalı iki hafta olmuştu. Sabah sekizde iş başı yapıyor, işe giderken Ece'yi de okula götürüyordu. Küçük kız, anasınıfına başlamıştı. Üstüne sinen yağ kokusu, ellerinin sıcak ve soğuk suya teması gün geçtikçe ellerini çatlatmıştı. İki günde bir yıkamak için yanına aldığı iş kıyafetlerini, elde yıkayıp sobanın demir tellerine asıyordu.
Kıyafetlerinden damlayan suların cızırtısı, Ece'nin boyama ödevleri, evin işi...Her şey yerli yerindeydi, üstüne katlanarak giden sorumluluklar vardı olmaya da devam ediyordu.
Hümeyra'nın işe başlamasıyla Meryem'in de söylenmeleri artmıştı.
Ece ve Taner'in evde olduğu bir sabah, Taner, Meryem'den kahvaltı istemiş ve Meryem'in lafları da başlamıştı.
" Bütün gün yat, öğlende kalk, kahvaltı hazırla de! Ne işe yarıyorsun sen? Hümeyra da çalışmaya başladı yaza ayrı bir eve çıkın artık!"
" Telefon faturasından haberin var mı? Kızın bütün gün annesini arıyor. Kimsenin faturaları sorduğu yok!"
...Hümeyra'nın işe başlamasıyla Ece'nin annesine olan özlemi gün geçtikçe artar olmuştu. Annesinin ezberlediği numarasıyla ev telefonundan Hümeyra'yı arıyordu.
" Sen bir şey yedin mi Ece?" Taner'in Ece'ye sorduğu soruyla kız başını iki yana salladı.
" Hiçbir şey yemedin mi bu saatte kadar? Babaannene neden söylemedin?"
" Sıvı yağlı ekmek ye dedi, ondan da sıkıldım baba. Midem bulanıyor." Dedi kız buzdolabındaki peyniri almaya çalışarak.
" Baba, sen merak etme ben şimdi sana kahvaltı hazırlarım. Peynir var..." dedi b buzdolabının içine doğru eğilerek.
" Zeytin de var. Yeter mi?"" Sen dur, yumurta varsa kıralım." Dedi Taner dolaba gidip. " Nasıl yapacaksın ki? Biliyor musun?" Ece'nin merak dolu sesiyle Taner de
" Deneriz. Anneninki gibi olmaz ama." Diyerek yumurtaları aldı.İki yumurtayı çırpıp tavaya döktü Taner. İçine böldüğü peyniri de attı. Sabahtan kalan çayı da ısıtınca tavayı da masaya koydu. " Taze ekmek kalmamış." Dedi Ece, ekmek poşetini açıp. " Hay anasını..." Diye söylendi içinden Taner. O an, Ece'nin bunu duymasını umursamadı.
" Gel hadi yumurta soğuyor." Diyen Taner'le Ece de sandalyenin ucuna oturdu. " Al bakalım." Deyip ekmeği uzattı kıza. " Baba yumurtası bu da. " ekmeği koparıp tavaya daldırdı, " Aç bakalım ağzını. " Kıza doğru uzattı ekmeği.
Ekmeği yiyen Ece'nin ifadesine bakarak
" Nasıl?" Dedi göz kırparak."Güzel olmuş, eline sağlık." Deyip gülümsedi. " Anneminkine benziyor." Beğendiğini belli edemediğini düşündü o an, gerçekten beğendiğini düşünmezse babası üzülürdü. " Afiyet olsun."
" Baba?" Dedi ekmeğine yumurta almaya çalışarak. " Bu akşam annemi işten alalım mı?" Çekingendi sesi, Taner'e kısaca bakıp tabağa çevirdi gözlerini.
" Bakarız." Dedi Taner de. " Baba?" Diye tekrarladı yeniden. " Sana bir şey soracağım?"
"Sen annemi seviyor musun?" Bir çocuk için en mühim soru değildi belki ama cevabı çok değerliydi.Taner'in sessiz kalmasıyla küçük kalp atışları da artıyordu Ece'nin. Sormasa mıydı?
" Seviyorum tabii." Dedi, " Sevmez olur muyum." Aldığı cevapla gülümsedi kız.
" Ama ona hiç söylemiyorsun."" Ece yemeğini ye kızım."
Başka bir konuya geçti küçük kız. Çünkü babasını sayılı evde gördüğü anlardan birindeydi ve bunu en iyi şekilde değerlendirmesi gerekiyordu. Taner, geceleri geç gelirdi eve. Hümeyra, onu bekle de yorgunluktan uyuyakaldığı çok olurdu. Ama Ece'nin gözüne uyku girmezdi. Gözlerini karanlığa diker, korktuğu anlarda da annesine seslenirdi.
Annesinin nefesini kontrol ederdi, sobanın tavana yansıyan turuncu ışığına bakar bazen o da uykuya yenik düşerdi. Perdenin tahta kornişini kemiren kurtçuğun sesi duyulurdu. İşte o zamanlar da gelirdi babası. Uyuma numarası yapardı Ece, babasının içkili nefesi yüzüne vurur sonra da yanağına konardı dudakları.
Beklemeye başladığı anlar bu zamana denk düşüyordu. Babasını beklerdi, annesinin işten dönmesini beklerdi, rahatça çizgi film izleyeceği zamanı, hep beraber kahvaltı ettikleri sayılı anları...
" Benim adımı sen mi koydun?"
" Evet." Dedi Taner, yumurtayı tırtıklarken.
" Neden Ece koydun peki?"
" Kahvehaneye gelen küçük bir kız vardı." Dedi Taner, " Babasını çağırmaya gelirdi."
" Babam nerede? diye sorardı. Benim de hoşuma giderdi."" Sonra dedim ki eğer bir kızım olursa adını Ece koyucağım. Sonra sen oldun."
" Anladım." Dedi kız sakince. "Annemi işten almaya gidelim mi baba?"
🍃
Küçük eli, babasının elindeydi. Taner, kavradığı eli kendi montunun içine çekti.
" Üşüme. Çok çabuk hasta oluyorsun." Dedi kıza. Hoşuna giderdi Ece'nin." Annem sevinir mi bizi görünce?"
" Sevinir."
Küçük kafeden içeri girdiklerinde, Hümeyra karşısında gördüğü kişilerle şaşırmış ama mutlu da olmuştu. Mutfağın arkasından çıkarken " Kızım gelmiş." Dedi coşkuyla.
" Ben de geldim." Dedi Taner gülerek. Hümeyra, onların yanına giderken güldü.
" Aa kocam da gelmiş."Ece'nin içine tarifsiz bir mutluluk ve huzur doldu o an. Hümeyra, Ece'nin yanaklarını öptü. " Oh, özlemişim kızımı. Aç mısın, yemek yedin mi?" Diye sordu ilgiyle.
" Yedim. Babam yumurta yaptı."
" Oo." Dedi Hümeyra, Taner'e bakarak.
" Taner Bey'den beklenmeyecek hareketler."" Aşk olsun. Açtı çocuk, sabahtan beri bir şey de yememiş."
" Annen evde değil mi?" Hümeyra'nın kaşları çatıldı. " Evde de kime faydası var."
" Al birini vur ötekine."
"Hümeyra, ayıp oluyor ama." Taner sitemle dememişti bunları, umursamazdı da birçok söyleneni. O yüzden sitemden çok alaya almak denirdi buna.
" Neyse, bunları düşünüp sinirimi bozmayacağım." Dedi kız. Ece'nin elini tutup mutfağa götürdü.
" Gel, ben sana kek vereyim."
" Bana yok mu?" Diye seslenen Taner'le, ona dönüp " Yok sana." Dedi.
Ama hazırladığı iki tabağa da iki dilim kek koydu. Kıyamıyordu. Ne kadar kızgın olsa da geri çeviremiyordu onu. Geceleri ona sokulan bedeni ne kadar ittirse de sabah hep ona sarılı buluyordu bedenini.
Kaçamıyordu insan ondan. Taner'i seviyordu ama bazen nefret diyemeyeceği bir his de belli ediyordu kendini. Kırgınlık mıydı?
Sonra Ece'ye bakıyordu. Onları bir aradayken gördüğü gibi hiçbir şeye bakmıyordu kız.
Ece mutlu. Ece mutlu. Taner, seni çok seviyorum ama...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜVEY (Tamamlandı)
General FictionSeksenlerin başında, küçük bir şehrin iki ayrı köyünde yaşayan iki genç. Kendi hayatlarına seyirci kalmış ve başkalarının tercihlerini kendilerine şükür sebebi etmiş iki hayat birleştiğinde daha katlanılabilirdi. Çünkü, yarım kalmış bir hayatı an...