İyi okumalar...
Yaşamak, Taner için keyif almak demekti. Ne yapıyorsa insan, en dibine kadar yapmalıydı ki yaşadığına deysin. Onun lügatında, dibini gördüğü bardağı masaya vurup
" Yarasın!" Diyebilmekti, yaramalıydı da.Çocukluğunun geçtiği dede yadigarı olan evde halalarıyla, büyükbabasıyla, büyükannesiyle büyümüştü. Çocukluğuna dair hatırladığı iki sahne vardı. Onun için bir filmin en can alıcı iki sahnesiydi. Basit ama anlamlı.
Henüz yedi yaşındayken halasının eline sakladığı her neyse, " Taner! Koş bak ne buldum!" Diye yanına gelmesiydi.
Güvercin. Kanadı kırık bir güvercin. Taner'in, o haylaz çocuğun içindeki şefkati filizlendiren ilk temas, bir kuşun kanadında saklıydı.
İkincisinin elle tutulur bir yanı yoktu ama eksikliği yıllarca onu sol yanından mandal misali tutturdu.
Annesi. Meral. Taner'in henüz bir bebekken ve henüz yeşil gözlerini bile açamazken ona koyulan ad, annesinin onu ilk gözden çıkardığı andı. Belki de Taner'in bir gözü ondan çok az görüyordu. Ya da annesinin ona attığı bir tokattı sebebi.
İnsan, iki şekilde gösteriyordu yarasını ya istemeden ya da isteyerek. Ya ağlardı ya da gülerdi. Gülmeyi seçti Taner, şakalaşmayı, kaçmayı...
Kapı komşusu Seher ablayı deli etmeyi, bir kuşu iyileştirirken yaptığı sapanla diğer kuşları avlamayı, halaları onu bağrına basarken annesinin onu ittirdiği her an kendini sokağa atması bundandı belki.
" Alayım Osman agama sucuk, yapsın Seher ablaya çocuk!" Diye bağıra bağıra koşturduğu sokaklarda, bir süre sonra kaldırımın kenarına çökmesi sadece dizlerini kırdığından değildi. İçinde bir yer vardı kırılan ama bilmiyordu ya da bilmek istemiyordu.
Evliliğinin en başında söylediği bir cümle Hümeyra'nın hâlâ kulaklarındaydı. O zaman anlamıştı Hümeyra, ikisinin de başka başka hayatlar yaşadığını.
Sevgiyle tıka basa doyan bir çocuk ve sevgiyi başkalarından gören, tabağın ucundan tırtıklayıp durmuş diğer çocuk.
" On üç yaşında varım ya da yokum." Demişti Taner, çakırkeyif olduğu bir gece. Hümeyra, onun bu hallerini hiç sevmese de ses etmeden dinlemişti çünkü derdini anlatan biri değildi Taner.
" Saat gecenin ikisi mi üçü mü bilemeyeceğim. Eve gittim. Genelde o saatte dönen biri kapıyı sessiz açar ki duymasın kimse. Ben de inat değil mi anasını satayım deyip lambur lumbur girdim içeri. Duysunlar diye. Biri duysun dedim. Annem karşımda, baktı yüzüme bir şey der dedim. Demedi."
" Odasına gitti, bekledim ben hâlâ ama salondayım. Göt kadar ev, elbet biri çıkar dedim. Pat halam. Beni görmesiyle söylenmeye başlaması bir oldu." Güldü.
" Sen neredesin işte, saat kaç falan. Neyse ben de cevap vermiyorum, geçiştiriyorum öyle. Tuttu beni kolumdan. Yatağıma kadar götürdü. Değiş üstünü dedi, geleceğim kontrole."
" Girdim yatağa, normalde olsa başlarım söylenmeye. O an sustum."
" Baktım ki gören görüyormuş ben hâlâ salonun karanlığına bağlamışım annemin beni görmeyişini."
" On iki yaşındaki çocuk o saatte nereden gelir Hümeyra?"
" Sen sormaz mıydın nereden geldiğimi? Soruyorsun da. Bıkmadan, usanmadan. Öyle işte. Neyse, yatalım mı artık?"
*
Hümeyra, gece saat iki olmasına rağmen bozulmamış yatağın ucunda oturuyordu. Evdeki herkes uyumuştu çoktan. Erken yatarlardı zaten. Kaç kez kontrol ettiği kardeşlerine yeniden bakacakken odasındaki ev telefonunun cılız sesi duyuldu.
Kalbi hız kesmeden atmaya devam ediyordu, telefonun sesiyle daha da arttı. Telefonu kaldırıp kapattı. Elindeki çantayı takıp çıktı odadan yavaşça.
" Bakma." Dedi içinden. " Bakarsan gidemezsin."
" Gidersen de dönemeyebilirsin." Bu ihtimal, içinin bir yerine çoktan düşmüş koru alevlendirdi ama elini göğsüne bastırdı. Geçmemişti. Eline aldığı ayakkabılarıyla, demir kapıyı açıp hızlı ama sessiz adımlarla beton merdivenlerden indi.
Yeşil kapıyı da açtığında, bir adım attığı an bu anın bir daha olmayacağını biliyordu.
Bayırın tepesine doğru yürürken köpek sesleri, cırcır böcekleri ve titreyen bacaklarının el verdiği kadar attığı adımlardı.Korku muydu? Heyecan mı?
Az ilerideki arabayı gördüğünde, yanında bekleyen bedeni görmesiyle biraz rahatlar gibi oldu. Yıllardır koştuğu, dondurma alırken düştüğü bayır yabancı geldi o an.
Adım sesleri ona yaklaşırken o da adımlarını hızlandırıp kollarını açıp ona bekleyen adama baktı. Sokak lambasının altında parlayan gözleriyle yüzündeki gülümseme bulaşıp Hümeyra'nın da yüzüne kondu.
Kolların birbirini sarmasıyla, tanıdık ve keskin koku da burnuna dondu.
" İçtin mi sen?" Diye sordu Hümeyra. " Bu gece hiç olmadığım kadar ayığım ülfetim." Ülfet'im." Hadi gel, üşüme daha fazla." Deyip kapıyı açtı geçmesi için. Hümeyra, arabaya geçtiğinde, karanlıkta gözlerini gezdirdi tedirginlikle.
" Gören olmamıştır inşallah." Deyince Taner de umursamaz bir şekilde başını salladı.
" Yoktur, merak etme."" Nasılsın Erkan?" Diye sordu sonra kız, yan tarafta şoför olan Taner'in arkadaşına.
" İyidir yenge, kız kaçırma operasyonu varmış." Dedi gülerek." Doktoru böyle bir günde yalnız bırakmak olmazdı."
Doktor, Taner'in meşhur lakabı. Ne çok duyar olmuştu bu bir buçuk senede bunu.
Duyan herkes bu lakabın büyük anlamlar taşıdığını düşünse de tek nedeni Taner'in yıllardır güvercin beslemesi ve onların her hastalığında yaptığı ilaçlardı. İşe de yarıyordu." Onu bunu bırak da biz az daha yanlış yerde bekleyecektik. Sen yeşil kapılı ev deyince bir baktım iki tane yeşil kapı var." Deyince Hümeyra da gülmüştü.
" Oraya gitseydin bizim Şükran yenge var onu alırdın artık." Dedi.
" Aman." Dedi Taner gülerek. " Lan Erkan, sana alalım Şükran yengeyi de." Deyip yandaki adamın kolunu dürttü.
" Bir şey diyeceğim ama dua et yenge burada." Diyen Erkan'la güldüler.
" Amcanlara mı gidiyoruz? Haberleri var mı?" Diye sordu Hümeyra. Oturduğu koltuk, diken gibi batıyordu sanki.
" Biliyorlar." Dedi Taner. " Sen sıkma canını."
Kolay mıydı? On yedi yıl, o kadar emek, babasının onu başı üstünde taşıdığı zamanları alıp da ayakları altına almıştı.
" Olur, sıkmam." Dese de öyle olmadı.
🌿
Selam. Gönül isterdi ki daha uzun bir bölüm getireyim ama bu kızın sınavları var. Ah, öğrencilik...!
Neyse efendim, bu aralıkta dedim ki şu kız kaçırma mevzusunu yazayım artık. ( Bu da nasıl bir tabirse.😂😑)
Ufacık da olsa Taner'in de hayatından bir şeyler okuduk, bunlar başlangıç diyerek gidiyorum.
Sevgiyle kalın.
❣️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜVEY (Tamamlandı)
General FictionSeksenlerin başında, küçük bir şehrin iki ayrı köyünde yaşayan iki genç. Kendi hayatlarına seyirci kalmış ve başkalarının tercihlerini kendilerine şükür sebebi etmiş iki hayat birleştiğinde daha katlanılabilirdi. Çünkü, yarım kalmış bir hayatı an...