İyi okumalar...Hümeyra henüz aydınlanmayan havada çıkmıştı evden. Pazar gecelerinin vazgeçilmez dizisi,
" Bizimkiler" dizisinin sonunu görmeden uyuyakaldığı için huysuzdu biraz. Bir diğer pazar klasiği olan banyo faslı da mayıştırıyordu onu. Oysa sırf dizisini izleyebilmek için erkene çekmişti banyo saatini. Ertesi gün erken kalkacak olmanın verdiği strese, beyaz sabunun gerginliği de eklenmişti.
Köyden, kasabadaki okula gitmek için tek minibüs kalkıyordu ve sabahın altısında camiinin önünde olması gerekiyordu.Muazzez, sabahın erken saatinde evvelden kalkmaya alışık olduğu için kızı da uyandırırdı. O vakitte bile sobanın üzerinde kızaran ekmeğini yemeden göndermezlerdi onu okula. Anneannesi Necmiye, Hümeyra okula başladığı ilk günden beri okula gitmeden iflah olmayan saçlarını sıcak suyla tarayıp örerdi. Hümeyra büyüdükçe de kendi başına örmeye başlamıştı saçlarını. Önlerinden çıkan tutamlara tutturduğu tel tokatlarla az da olsa düzene giriyordu inatçı saçlar.
"Hümeyra!" Diye seslendi arkasından Muazzez. " Noldu?" Dedi kız da, bir yandan ayakkabılarını giyerken.
" Kızım al bunu baban bıraktı." Deyip eline tutuşturdu parayı. "Anneannenin ilaçlarını unutma. O eczaneye de gitme bir daha, baban kızdı." Dedi kadın." Tamam anne." Dedi kız bıkkınlıkla,
" Akşamdan beri kaç oldu söylediniz. Nereden bileyim ben, adamın ilaçları reçeteye işlemediğini." Diye söylendi." Başka eczaneye git kızım. Parana da sahip çık. Allah'a emanet ol." Deyip kapıdan geçirdi kızı.
Elleri sırt çantasını desteklerken bayırı tırmanıyor, hangi eczaneye gideceğim o ben şimdi diye düşünüyordu bir yandan da.
" Nereden bileyim ben adamın öyle yaptığını" derken bakkal Hamdi'nin dükkanına girdi.
" Günaydın Hamdi abi."
"Günaydın kızım. Bu paran bu da senin nevalen." Deyip kızın eline çikolatayı tutuşturdu her gün olduğu gibi. Hümeyra, her gün Hamdi'ye kasabadan gazete getirirdi o da ona çikolata verirdi. Kendi aralarında yaptığı ufak bir alışverişti bu.Genç kızdı artık Hümeyra. Doksanların sonuna denk gelen lise de bu yıl bitiyordu. Kasabadaki meslek lisesinde tekstil bölümünü seçtiğinden dönüş yolunda arastaya uğramadan eve dönemez olmuştu o yıllarda. Aldığı kumaşların, düğmelerin, kopya kağıtlarının yanına evde bekeleyen iki küçük kız için hediyeler de olurdu sırt çantasında.
Tuğba ve Tülin on üç yıl sonra bir yıl arayla kucağına doğan kardeşleriydi. Tuğba dört, Tülin de üç yaşındaydı. İki küçük kız, sürekli kavga etseler de birbirinden de kopamıyordu. Oyuncakları, giyecekleri ikiz çocuklar gibiydi. Mehmet, kızlara ne alacaksa bir diğerini ayırmadan alırdı. O yıllarda, iki küçük çocuğun, bir de kasabaya gönderdiği genç bir kızın masrafına yetişmek kolay olmuyordu.
Çiftçi olunca eline gelen para bir sefere mahsustu, giden de her gün gitmeye devam ediyordu. Koca kış, bir sonraki senenin hasatını düşünmekle geçiyordu sonra. Tuğba' nın ardından doğan Tülin hesapta olmayan bir çocuk değildi ancak Muazzez'in,
" Mehmet görüyorsun bizim başımızda erkek yoktu anamla ne zora düştük. Yarın başımıza bir hal gelse ne olacak bu kadar mal mülk? Bu toprağı işleyecek bir erkek olması lazım." Deyip durmuştu. Ancak üçüncü bebek de kız olunca Muazzez'in direnişi de son buldu.
" Nasip." Deyip geçti.Hümeyra büyüyüp serpildikçe eli ayağı olmuştu evin. Muazzez'in yetişemediği her işe Necmiye ile ikisi koştu. Bazen öyle iş olurdu ki Mehmet ve Muazzez ancak gece vakti dönebiliyordu eve. Bu zamanlarda evin düzeni, yemeği Hümeyra ve Necmiye'nin üstündeydi. Hümeyra, çocukluğundan beri annesi bellediği Necmiye'den öğrenmişti her şeyi.
Saç örgüsünü, patik örmeyi, hamur açmayı...
Yemek yapmayı öğrenene kadar olmayan kek harcını gizli gizli bokluğa attığı çok olmuştu. Maharetliydi kız, çabuk öğreniyordu elinden bir kaçan bir de uçan kurtulur denecek cinstendi.
Bazı günler, komşu kızı Halime ablasının yanına gidip iğne oyası da öğreniyordu. Annesinin çeyizindeki kanaviçeleri çıkarıp onlara bakarak kasnağa geriyordu şile bezini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜVEY (Tamamlandı)
General FictionSeksenlerin başında, küçük bir şehrin iki ayrı köyünde yaşayan iki genç. Kendi hayatlarına seyirci kalmış ve başkalarının tercihlerini kendilerine şükür sebebi etmiş iki hayat birleştiğinde daha katlanılabilirdi. Çünkü, yarım kalmış bir hayatı an...