2. Elmanın İçindeki Kurt

5.1K 359 26
                                    


İyi okumalar...


Verilen kararlar, doğru yaptığını düşünse bile yanlış yolda olduğunu, asıl yolun bu olmadığını elbet bir şekilde gösterir. Ne zaman olacağı, senden neler götüreceği bilinmez ama gösterir kendini.

Elma gibi en sert iklime bile dayanan bir meyveyi bitirecek ve bunu sinsice yapacak bir kurt vardır. Elma ne kadar sert olursa olsun, içine bir kurt girdiğin de gün geçtikçe kurdun evi olur elmanın içi de. Sonra da elmadan geriye bir şey kalmaz.

Muazzez' in evde apar topar yapılan nişanın ardından bir hafta geçmişti. Sabah erkenden kalkmıştı yine. Bugün annesi bakacaktı ineklere, sütleri de amca oğlu Halit götürecekti süthaneye. Sabahın ilk ışıkları, duvarın arkasından yükselmiş avluya dolmuştu bile. Gözünü açtığı dakikadan beri de Necmiye'nin öğütlerini dinliyordu.

" Öyle her gördüğüne atlama. Demesinler sonra görmedik bu diye. Onlarla boy ölçemeyiz biz kızım. Anlatır Hacer karısı tüm köye, elaleme rezil oluruz sonra."

" Tamam anacığım, tamam." Diye tekrarlayıp duruyordu Muazzez. Babasından kalan tarlayı satmışlar, gelen parayı lazım oldukça da divanın altındaki yatağın gözünden alıyorlardı. Necmiye, kalktığı gibi koynuna aldığı parayı kıza uzattı.

" Al bunu da, yanında olsun." Dedi küçük beze sarılmış parayı. " Sakın ha etrafa bakınma, alıverirler elinden." Diye de bin tembih ediyordu. Muazzez'in, 'Tamam' demekten başka diyecek sözü de yoktu.

Hacer ve İhsan, muhtarın arabasıyla alacaktı onu, sonrada kasabaya gidip bohça alışverişi yapacaklardı. Düğünde takılacak takılar, bohçaya konulacak terlik, pijama takımı alınacaktı bugün.

" Bekletme amcanı." Diye uyarıyordu.
" Anne, daha gelmediler." Dedi Muazzez de, sesinde saklayamadığı bir bıkkınlık vardı.

Amcası, sekizde hazır ol demişti ama kendi işlerinden aksamıştı saat. Dokuza doğru gelirken, arabanın sesi toprak yolda duyulmuştu. Muazzez, annesinin bir şey demesine fırsat vermeden attı kendini arabaya doğru. Ardından annesi de çıkmış, amcasına doğru, Muazzez' e para verdiğini alınacakları onunla almasını söyledi.

"Tamam yenge." Deyip toprak yolda ilerlemeye başladılar. Köy ve kasabının arası yirmi dakika sürüyordu. Vardıklarında, sözleştikleri yer kasabanın meydanıydı, meydandan ayrılan dört yol da dükkanlara çıkıyordu. Arabanın içinde sessizce Hasan'ı beklemeye koyuldular.
Yarım saat geçmiş ve İhsan da söylenmeye başlamıştı. " Nerede kaldı bu oğlan yav! Kaç oldu saat? İş var güç var." Diye söyleniyordu.

" Gelir şimdilerde." Diye yandaki koltukta oturan Hacer de ılımlı olmaya çalışıyordu.
" Senin akrabandan ne bekliyorum ki ben. Ha senin baban ha Hasan, aynı." Dedi hiddetle.
Muazzez, arabanın sol tarafında büzüşmüş, ellerini de dizlerinin arasına almış etrafa bakıyordu.

Keşke, buraya okula gelseydim ben de. Diye düşünmeden de alamıyordu kendini.
Aman, sen de Muazzez, dedi. Nasıl gelecektin köyden buraya? Her gün o yolu çek, git gel.

İhsan daha fazla dayanamamış olacak ki, arabayı sarsa sarsa çıkıp " Şu pastanede telefon varsa telefon açayım şuna." Deyip arabanın kapısını çarpmıştı.

" Herifin oğlu." Diye söyleniyordu Hacer de.

Arkada duran Muazzez'e bakıp, " Çok pahalı şeyler beğenme kızım. Onların da eti belli budu belli." Deyip önüne döndü. Muazzez, sessiz kalmakla yetindi.

Pastaneden çıkan amcası, hızlı hızlı arabaya geliyordu o sırada. Kapıyı açtığı gibi tüm kuvvetiyle arabaya bindi. " Ne oldu İhsan?" Dedi Hacer merakla.

" Ne olacak!" Dedi İhsan, Hacer'e doğru bağırırken, kadın yerinde sinip kalmıştı o an. Muazzez, çok korkardı böyle zamanlarda. Babasının annesine bağırdığı zamanlara rastlamamıştı, amcası her zaman babasına göre daha katı olmuştu. Amcasının gür sesi arabayı doldurdu yine.

" Senin hayırlı akraban gelmiyor, sanırsın çiftlik işi var. Bir de ne dese beğenirsin agamdan kalan tarlaları onun üstüne geçirecekmişiz. Bak sen! Ulan daha dün bir bugün iki, sen kimsin?" Diye bağırdı.

" O ne demek öyle?" Dedi Hacer de.
" Yapmaz o öyle. Başka bir şey vardır." Diye savunuyordu yeğenini. " Yav kulaklarımla duyduğuma mı inanayım sana mı?" Dedi İhsan. Arabayı çalıştırdığı gibi geri dönüp köyün yoluna doğru sürmeye başladı.

"Nişan yok attık nişanı. Yarın gelsinler alsınlar teneke yüzüklerini." Dedi göz ucuyla kıza bakarak.

Muazzez, alnını sarsılan arabanın camına yaslarken ilk kez kasabadan dönerken üzgün değil, mutluydu. Derin bir nefes aldı, dudaklarında küçük bir gülümsemeyle.

🌿

Merhaba, kısa ve bundan sonra her şeyin başlangıcı olacak bölüme geldik. Bir sonraki bölümde göreceğiz.
Hikaye nasıl gidiyor, düşüncelerinizi merak ediyorum.

Sevgiyle kalın.

GÜVEY (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin