Seri bir şekilde mutfağa yürürken bu yorgunlukla yemek yapmak bir an çok zor geldi. Fakat yarın bayramdı ve Feyza babasının bayramları çok sevdiğini ve ailecek özenle hazırlık yapılmasını istediği için yorgunluğu bile unutup hevesle mutfağa girdi. Ne pişirsem diye düşünürken öylece kaliverdi. Ocakta pişirilmiş 3 çeşit yemek ve sebzeleri doğranmış salata yanında sosu ile güzelce onu bekliyordu. Çok şaşırdı Feyza. Genelde evin çoğu yükü annesi yüzünden kendisi üstünde olurdu ve bu manzara onu gafil avlamıştı.
Bir tabakta da sarımsak ezilmiş duruyordu. Buz dolabını açan Feyza cacık için ezilen sarımsağı anladı ve rafta duran muhallebi ona şirince göz kırpıverdi. Bu tabloyu çok nadir görürdü Feyza bu yüzden bir an ne yapacağını bilemedi. Her şey hazırdı ve akşam yemeğine kadar iki saat dinlenebilirdi.
Temizliği hafta sonu abisiyle beraber yapmışlardı zaten sadece uyumadan önce şöyle kabaca toz alsa yeterliydi. Mutfağa girdiği hızdan daha yavaş hareketlerle odasına geçince yatağının üzerindeki poşetleri gördü.
Hevesle ellerini birine vurdu, bayramın en sevdiği kısmı buydu. Çünkü annesi ona pek yeni şeyler almaz genelde ablasına küçük gelenleri yada onun beğenmediklerini giyerdi. Arada babası para verip git al beğendiğini dese de Feyza var benim kıyafetim der redderdi çünkü bilirdi. O aldıkları ona annesi tarafından özenle zehir edilirdi. Ama bayram önceleri çok özeldi çünkü her şey ona ait onun için düşünülmüş ve seçilmiş şeylerdi. Ve annesi babasının aldıklarına ses edemez ters ters bakar ama hiçbir şey yapamazdı.
Feyza poşetleri sevinçle kucakladı. Çocuk sevinciyle merakla içlerinden usulca çıkardı. İnce uzun parmaklarına değen kumaş yumuşacık bir his bırakınca kıkırdadı. Beyaz elbise gerçekten çok ama çok güzeldi. Hele ayakkabılar en sevdiği model olan beyaz kenarları kırmızı şeritli konversti.
Birde kırmızı minik taşlar dizilmiş bir taç poşetten yatağa düşünce Feyza'dan mutlusu yoktu şimdi. Elbiseyi, ayakkabılarını ve tacı sevinçle bağrına basarak kendini sırt üstü yatağa attığında en güzel gülümsemesi yüzündeydi.
Kapısı tıklatılıp ismini seslenen abisini duyunca neşeyle gel diye bağırdı.Kafasını içeriye kapı aralığından sokan Ferit kardeşinin neşesinin kaynağını anlamaya çalışırken elbisesine ve ayakkabısına sımsıkı sarılıp yatağına kendini atmış kardeşini görünce mutlulukla gülümsedi. Onu bir kez daha sevdi. Küçücük şeylerden büyük büyük mutlu olan kardeşinin yanında gidip oda sırt üstü kendini attığında ağırlığından eski yaylar acı çeker gibi gıcırdadı. İki kardeş bu sese kıkırdadı. "Bakıyorum da bayramlık ciciler alınmış diye havalara uçan Feyza Hanım abisinin geldiğine hiç sevinmiyor."
Ferit'in tatlı sitemi Feyza'yı gülümsetti. "Ya abi demesene öyle. Sanki bilmiyorsun ne kadar çok sevildiğini." Minik eliyle abisinin pozusuna sinek ısırığı gibi bir fiske vuruverdi. "Ama çok güzel değiller mi, ya baksana." Göstermeye çalışırken doğrulup ayağa kalktı ve hevesle üzerine tuttu. " Hem babam sana da almıştır, hadi git getir bakalım neler almış?"
Neşeyle odanın içinde bir oraya bir buraya yürüyen kardeşini izleyen Ferit, geldiğinden beri ilk kez onu böyle mutlu görünce duygulandı. Usulca ayağa kalkıp sımsıkı kardeşine sarıldı. Konuşmak istiyor fakat sözler boğazına diziliyordu sanki. Bekir olayından sonra kardeşinin yüzüne bakmaya utanıyordu.
Bir an için şüpheye düşmesi, Akın kadar Bekir'e göz dağı verememesi ve neden izlemekle yetindiğine kızıp durduğu için kendisiyle kavgası çok büyüktü. Özür diler gibi sarıldı. Sustular sadece. Feyza bir şeyler olduğunu hissetti. Abisinin kendini hırpaladığını görüyordu ama ona asla kırgın ya da kızgın değildi. Bunu söylemeye çok çalışmış ama abisi tarafından böyle sımsıkı bir sarılışla susturulmuştu her seferinde. "Abi... Sen hala orada mısın? Artık buraya mı gelsen? Çünk-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
》SiRAYET《
RomancePolis Amiri Akın Avcı, gökten herkese üç elma düşecek olsa kendi payına düşenin bir kız olduğunu hiç bilmiyordu! Ta ki o güne kadar... Bahçesindeki ağaçtan erik çalan kızı fark ettiğinde kızı korkutmak istemedi fakat her şey bir anda oldu. Tam kucağ...