Fatma Hanım hışımla absürt durumda olan ikilinin yanına vardı. Eğer her hangi biri bu hali görürse oğlunu bu kızdan bir ömür kurtaramazdı.
Bu cıbıl bacak Funda'yı şu şahit olduklarından sonra asla gelini olarak istemiyordu. Önceden de istemezdi ya bu kız kendinden başka kimseyi düşünmeyen tembelin tekiydi. Bir aş pişirmez hazır bekler, ev işlerine asla katkısı olmazdı.
"Akın hemen eve git. Çabuk!"
Akın yer yarılsa utançtan içine girecekti. Annesine asla bu halde yakalanmak istemezdi.
"Anne bak göründüğü gibi değil, gerçekten! Dinle b-"
"Eve git dedim!" Fatma Hanım olabildiğince bağırdı. Tek kelime bile duymak istemiyordu. Akın'ın omuzları düşerek çıktı evden.
"Akın gitme sakın beni yalnız bırakma!" Ardına bile bakmadan gitti Akın.
"Sen sus!" Vuracak gibi elini kaldırdı ama vurmadı, elin evladına vuracak hali yoktu ya. Sinirinden kuduruyordu Fatma Hanım.
"Koşarak git Akın, seni bir kişi bile burada görürse büyümüş demem evire çevire, hoplaya hoplaya döverim."
Uzun boyuna lafı da sokmuştu kadıncağız. Artık görünmez olan oğlunun ardından hala bağırıyordu.
Akın annesinin her yerde gözü varmış gibi hemen koştu evine, içeri girmeden önce etrafa bakındı. Kimseler yoktu çok şükür.
Fatma Hanım burnundan soluyarak Funda'nın etrafında atmaca gibi dolaştı. O ana dek utanmayan Funda bu bakışlardan çok utandı. Bir sürü söyleyecek sözü vardı elbet ama bir kaçı kafiydi. Hatta çok bileydi. "Orospuya yem edilecek oğlum yok benim!"
Öyle öfkeliydi ki kızın üzerine tükürdü. "Tüü rezil!" Ve hemen oyalanmadan çıktı o uğursuz andan.
Funda bitikti. Her şey eline yüzüne bulaştığı yetmiyormuş gibi en olmadık insana basılmışlardı. Artık bir taraflarını da yırtsa bu kadın Funda'yı bir daha sevmezdi.
Üzerinden yüklü kamyon geçmiş gibi yalpalaya yalpalaya ayağa kalkıp sabahlığını üzerine zorla giydi. Elleri kolları, dizleri tutmuyordu. Sabahlığı üzerinden hiç çıkarmasa belki bu durumlara düşmeyecekti. Hala bir çıkar yol arıyordu ama artık o yollarda Fatma Hanım engeli vardı.
Neyse ki olay kimseye aksettirilmeden ört bas edilmiş mahalleli bayram bitince normal hayatına dönüş yapmıştı.
Hörü elinde avucunda topladığı bütün nevaleyi dört bir yana saçıvermişti. Herkes Akın ve Feyza konuşurken Funda ve Aylin kudurdukça kuduruyor ama hiçbir şey yapamıyorlardı. Üstelik mahalle kadınlarının alaylarından bıktıklarından ev dışına mecbur kalmadıkça çıkamıyorlardı.
Efendim bu Bade Mahallesi'nin başka sakini yok mu diyeceksiniz? Var elbet gelelim onlara... Çünkü bu hikayede hepinizin bir kopyası var iyi yada kötü. Varın hangisi olduğunuza siz karar verin.
Bakkal Raşit Efendi mahallede top oynayan çocukları izliyordu. Bahçesine kaçtı diye çocukların topunu kesen huysuz Hikmet Dede'ye öfkeyle söylendi. Pamuk gibi kalbi olan adamın ardına saklanan çocuklar kuşkusuz Raşit Efendi'nin evlatları gibiydi. Herkes bir yerden imtihan olur ya adamın imtihanı çok ama çok çetindi.
Veresiye defterinden bahsetmiştik ya üçüncü yanış neredeyse iki cana mal oluyordu. Defterin üçüncü yanışı da Raşit Efendi'nin karısı Neşe tarafından oldu. Bencil kadın diyet ödedi kendince. Çünkü kendisinin çocuğunun olmamasından sebep dükkana gelen hamile bir kadını ağlattı.
Kıskandı çünkü. Üstelik aynı mahallede komşusu olan Tülay çocukluk arkadaşıydı. Haset bakışlarını üzerine dikip zaten hassas dönemde olan hamile kadını eşi ile vurdu. Kimsenin bilmediği bir gerçek varsa o da şuydu ki Neşe'yi gençliğinde çok seven adam, şu karşısındaki Tülay'la evlenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
》SiRAYET《
Lãng mạnPolis Amiri Akın Avcı, gökten herkese üç elma düşecek olsa kendi payına düşenin bir kız olduğunu hiç bilmiyordu! Ta ki o güne kadar... Bahçesindeki ağaçtan erik çalan kızı fark ettiğinde kızı korkutmak istemedi fakat her şey bir anda oldu. Tam kucağ...