8.Sirayet 🌹

952 111 29
                                    

Hastaneler...

Mat grimsi bir dumanın; havayı sinsice sardığı, boğucu nefesler aldıran, ilaçlı oksijen empoze eden mekanlardır bütün o tedavi merkezleri...

Çaresizce tedavi bekleyen, iyileşen yada maalesef nefesi usulca kesiliveren ruhlarla ve bedenlerle dolu matem yuvasıdır hastaneler. Tam orada birinin soluğu amansızca biterken diğeri ağlayarak dünyaya gözlerini açıverir.

İnsanlık aldığı her bir nefeste ölüme bir adım daha yaklaşır ama bunu fark edemez. Ne edeceği kötülükten kalır ne de iyilikten. Yaşar gider bir şekilde işte. Mesela o hastanede ki bekleyişlerin zamanı hiç ama hiç kısacık geçmez uzun uzun ömür tüketen cinsten bekleyişler içerir. Kimisi zaman kavramını hiç sevmez, geçen her ana düşman kesilir. Bazende zamanı çok severler kavuşma içerir, özlem giderir. Öyle abistir zaman.

Aylin Hanım yüksek bir uçurumdan yere çakılmışçasına canıyla sınav oladursun, yoğun bakım ünitesinin dışında hiç bitmeyecek gibi hissettiren bir bekleyiş mevcuttur. Herkes iç hesaplaşmaya kendini kaptırmışken zarar oranı en yüksek çıkan elbette Ferit'tir. Annesine tonlarca ağır laflar ve hakaretler ederek onun canıyla boğuşmasına neden olduğu için çokça pişmandır.

Evin babası Mehmet Bey ise hala dehşet içindedir zira karısı daha fazlasını yapmaz, yapamaz dediği bir an anormal şeylerle karşısına çıkmayı alışkanlık edinmiştir. Zurnanın zırt dediği yerler gibi gidişata ustalıkla çomak sokmakta ve cavşırılıkta üstüne yoktur.

Adamcağız karısıyla nasıl baş edeceğini şaşırıyordur çünkü Feyza'ya olan tutumu yaşlı kalbini çok yoruyordu. Üzüntüden ve endişeden yüreği yaralı çırpınıp duruyordu. Bu gidişat ikisinden birini çok ama çok yıpratacaktı. Özellikle Feyza şüphesiz bu bir türlü bitmek bilmeyen çekişmede, yerle bir olacak ve zebil ziyan harcanan tek kişiydi.

Feyza öyle korkuyordu ki; stresten midesine ağrılar giriyor günün berbat geçmesinden dolayı yorgunluktan her an bayılıp düşecek gibi olsa da bir sağa bir sola yürüyüp duruyordu. Dudaklarının kurumuş derisini dişleri ile eziyet ederek koparıyor, meraktan kollarını tırnaklarıyla kaşıyıp duruyordu.

Funda ise bugünün nasıl böyle sonuçlandığına şaşırıyor, annesi Aylin Hanım için gerçekten endişeleniyordu. Bir yandan da Funda bile babasına rağmen annesinin nasıl böyle boyundan büyük bir işe kalkıştığına, nasıl içinden çıkılmaz bir hisle bu cesareti gösterdiğine anlam veremiyordu.

Annesinin körelmiş ve küflenmiş vicdanına bile bu yaşananlar çok fazlaydı. Kendisi sürekli çalıştığı için olsa gerek pek dedikoduları duymazdı fakat Bekir'in beş para etmez bir genç olduğu kim yada ne zaman bilinmez onun bile kulağına çıtlatılmıştı.

Asıl anlayamadığı annesinin kısır ve altın günlerinden bütün dedikodulara aşina olduğuna emin olmasıydı. Bilerek mi Feyza'nın hayatını paçavra gibi savuruyordu yoksa gerçekten Bekir'in yaptıklarını hiç duymamış mıydı?

Bir an sadece tek bir an Feyza'nın yerine kendisini koyduğunda bütün tüyleri diken diken oldu, içten içe dehşetle ürperdi. Çünkü annesinin hışmına uğrayan kendisi de olabilirdi. Ara ara sorduğu soruyu tekrar sordu kendisine, annem Feyza'ya neden böyle davranıyor, neyin intikamını alıyor?

Cevap yıllardır koca bir boşluktu!

Gözleri sürekli teselli beklediği Akın'a kayıyor, bu elzem durumda bile onu izlemekten kendini geri alamıyordu. Karman çorman düşünceleri bile onun üzerindeki dikkatine etki etmiyordu. Bugün saçlarını çok karıştırdığından olsa gerek alnına dökülen dalgalı saç tutamlarının arasından gözlerini yere sabitlemiş olan Akın, Funda'ya bir kez bile bakmamıştı.

》SiRAYET《Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin