31.Cürüm 🌹

1K 78 90
                                    

Bölüm şarkısı sanki Akın ve Feyza için yazılmış gibi. Sona şarkının çeviri olmuş halini bırakıyorum. Mümkünse şarkıyı dinleyerek okuyun.🌹

Feyza bedeninde hissettiği ona çok yabancı olan güçlü kucaklanış ile sersemledi. Tepki vermesi gerektiğini vurgulayan mantığına, bıkkınlıkla baktı. Zaten bir şeyler demeye fırsat kalmadan ve Akın'ın ellerinin sıcaklığını kumaşların üzerinden tam olarak hissedemeden, ayaklarının üzerine dikkatlice bırakıldı. Sadece kapı eşiğini birlikte geçmişlerdi. Zaman kazanmak için zaten düzgün olan eteklerinin tüllerini düzeltiyormuş gibi yaptı. "Gerek yoktu aslında." Fısıltıya yakın söylediği sözler Akın tarafından tabii ki duyuldu.

Akın eşiği geçer geçmez Feyza'yı kucağından indirmişti çünkü onu korkutup huzursuz etmeyi asla istemiyordu. Aslında salondaki koltuğa bırakmak isterdi ama kızcağızın giderek akşam kızıllığına bulanan tenini utanmasına değilde kızdığına yordu. "Neden gerekmesin ki Feyza? Adet böyle, yapmasam içimde kalırdı."

Feyza ailesinin yüzsüz tavrına olan can acısını yaşamamak için kafasını bir şeylerle meşgul etmek istiyordu. "Gerçek değiliz ki." Demiş bulundu.

Akın, Feyza'nın huysuz haline ufakça gülümsedi. "Fark eder mi Feyza?" İsmini biraz baskınca söylemişti. Diline alışkanlıktan dolanan asker arkadaşı gibi komşu kızı demeyi bırakmak için kendisine afilli bir hatırlatmaydı bu. "Hem ben hala iyi anılar biriktirme taraftarıyım, başka türlüsünü bilmiyorum." Diyerek omuz silkti.

Akın kemikli güzel elleriyle salonu gösterirken kendisi önden yürüdü. "Gel geç otur, ben de sana bir su getireyim. Henüz nisan ayının sonundayız ama hava sıcak, susamışsındır." Akın da pek ne yapacağını bilemiyordu, mutfağa geçerken kaçışının bahanesi su içmek olmuştu.

Feyza kendini gülle gibi ağırca koltuğa bıraktı ve hemen ayaklarını acımasızca kemiren ayakkabıları eteğinin baldırına dek açılmasını bile önemsemeden hızla çıkardı. Kesinlikle topuklu ayakkabı kızı değildi, düz tabanların verdiği komfordan oldukça memnundu. Sonra aklına o ayakkabıların altının pis olacağı geldi, keşke girişte çıkarmayı akıl edebilseydi. Titiz Fatma Teyze'si böyle görse ne derdi acaba? Kadını çok seviyordu ve hakkında asla kötü bir düşüncesi yoktu.

İçi rahat etmediği için yerler pislenmesin diye belini saran gelinliğin sıkı korsesi yüzünden zorla eğilerek ayakkabılarını tek elinin içine aldı. Tekli koltukta geriye yaslanırken rahatça bir soluk verdi. Elinde büyük su bardağı ile salona giren genç adama baktı. Hali hazırda kendisine bakmakta olan adamdan gözlerini kaçırıp salonun içini gözleriyle taradı.

Yosun yeşili geniş büyük koltukların kapladığı yere rağmen oda yine de büyüktü. Fatma Teyze'sinin bir kaç yere serpiştirdiği dantellere gözü kaydı. Beraber işlemişlerdi onları, her şeyi ondan öğrenmişti kız annesi hayatta olmasına rağmen. Duvarda asılı büyük saat koltukların rengine uygun karışık desenli halı ve bir köşede eski tüplü televizyondan vardı.

Akın, Feyza'nın bir sürü oturacak yer olmasına rağmen köşedeki diğerlerine uzak kalan tekli koltuğa oturuşunu fark etti. İçi sızladı. Gözlerini hemen çekişini odayı incelemesini bekledi. O evde değilken incelediğine emindi ama ona zaman tanımaktan başka bir yolu yoktu. Kendisine alışacaktı. Akın onu kendine görünmez halatlarla ve duygularla sıkıca bağlayacaktı.

Genç kızın önüne daha kararlı adımlarla yürüyüp suyu uzattı. Feyza bir teşekkür mırıldanarak suyu kana kana içti. Boş bardağı elinden alan Akın kenardaki sehpanın üzerine bıraktı. Elinde tuttuğu ayakkabılarına gülümseyerek baktı ve parmaklarına dokunmadan elinden alıp dış kapının girişindeki portmantonun üzerine koyup salona geri döndü. Dörtlü koltuğun kıza en uzak olan tarafına yürüyüp uç kısma rahatça oturdu.

》SiRAYET《Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin