İyi ve keyifli okumalarr
***
Salonda biraz daha oturduktan sonra akşam yemeği için yemek odasına geçmiştik. En başta Tayfun bey onun sağında Seren hanım vardı. Masa on iki kişilikti. Onlar dokuz benle on kişi oluyorlardı. Hepsi yan yana oturmuştu. üç kişilik boş kalmış sandalyelere baktım. En köşeye geçip oturdum yanım boştu. Karşımda da sarılardan biri vardı. Kimseye bakmadan Seren hanıma döndüm.
"Seren hanım."
"Efendim tatlım."
"Şey eşyalarım ne zaman gelecek?"
"Eşyaların geldi az önce yemekten sonra odana çıkarmalarını söylerim."
"Tamam. Teşekkür ederim."
Önüme dönmüş servis yapılmış yemeklere bakıyordum.
"Kızım niye o kadar uzak oturdun?" Diye sordu Tayfun bey.
Sarıbasan oğullarınız bir rahat bırakmıyorlar ki. Ya gözleriyle ya sözleriyle yiyorlar bizi.
Sus sus. Aman boş ver.
"Burası daha rahat hem daha alışamadım bu kadar kalabalık bir aileye." Dedim. Önüme dönüp bana 'ye beni' diye bakan mercimek çorbasına kaşığı daldırdım. Ama yiyemedim.
"Diğer ailede hiç kardeşin, abin veya ablan yok muydu?" Bu sefer soru sarıbasanların birindendi.
Bir susun da yiyelim amk. Sonra sorarsınız açız şurada aç!
Dikkatimi ona vererek cevap verdim.
"Ben küçükken bir abim varmış. Ama trafik kazasında vefat etmiş. Hiç görmedim onu. Sadece fotoğraflar falan."
Kafasını sallayıp önüne döndü. Bende yemeğime dönüp güzelce yemeğe başladım. Çorbadan sonra mantı vardı. Bunlar benim en sevdiğim yemekleri nerden biliyorlar? Onu da güzelce yedim.
Boşları almaya gelen teyzeye yönelik konuştum.
"Elinize sağlık. Yemekler çok lezzetliydi."
"Afiyet olsun ama yemekleri ben yapmadım."
"Ya kim yaptı?"
"Eray oğlum yaptı." Dedi ve yan tarafımda kalan sarıyı gösterdi. Ee bu sarı inşallah zehir mehir katmamıştır.
"Katmadım. Korkmana gerek yok." Dedi bana sırıtarak. Ben onu içimden demedim mi? Utanarak önüme döndüm.
"Siz hâlâ tanışmadınız değil mi? Ah eşek inatlı oğullarım aynı babanız gibisiniz aynı." Demişti Seren hanım. Sonra bana döndü. Tayfun beyin sağında kalan en büyük sarıbasanı gösterdi. Sarıbasan diyorum çünkü onlar kara değiller.
"Bu en büyük abin Demir. 30 yaşında evde kalmış turşuluk biberimiz. Kendisi mimar, aile şirketimizde çalışıyor." Demir'in bakışları bana dönmedi. Bende bir şey demeden sıradakini bekledim. Diğerleri gülmüştü bu biber muhabbetine.
Demirin yanındakini göstererek
"Bu Emir. 2 numara abin. 28 yaşında Savcı. O da Demir'den sonraki turşuluk salatalık." Ağzımdan küçük bir kıkırtı kaçtı. Emir'in bakışlar bana döndü. Gözlerimi kaçırdım bu sıra anne hanım devam ediyordu. Yan yana oturmuş ikiz olduğunu tahmin ettiklerimi gösterdi."Bunlarda ikiz abilerin Efe ve Ege. İkisi 25 yaşındalar. Efe abin doktor. Ege abin ise yazılım mühendisi."
Karşımda kalan Ege'ydi. Yani baştan tartıştığım sarıydı. Karşımdakilerden sonra yan tarafımda kalanları tanıtmaya başladı.