İyi ve keyifli okumalarr
Oy vermeyii ve fikirlerinizi belirtmeyi unutmayınn.
Kuşlar bana finale az kaldığını söyledi :'(
Bakalım ne olacak.****
Miray'ın kaybolduğu anlaşıldıktan sonrası/piknik alanı
Yazarın anlatımıylaKorhan ailesi eğlenceli bir günü geride bırakmış toparlanıp evlerine dönmeye hazırlanıyordu. Miray kitap okumak için sessiz bir alana gitmiş daha da dönmemişti.
Ufaktan bir endişe yaşamalar başlamıştı. Hem hava kararmış hem de ortalık börtü böcek doluydu. Tabi ki de abartılan gibi ormanda ayı yoktu. Yani onların piknik yaptığı alan ve çevresinde yoktu. Ayılar daha da yüksek tepe ve çok daha ilerde varsa vardı.
Buranın belediyesi zaten kötü bir olay yaşanmaması için önceden bu tarz konularda önlemlerini almıştı. Bu yüzden vahşi hayvanlardan yana sorun yoktu. Tek sorun Miray'ın ormanda, karanlıkta tek başına olmasaydı.
Korhan ailesi kendi aralarında bu konu hakkında konuşmaya başlamıştı bile. Telefonuna sarılan Miray'ı arıyordu. Tabi ki çekmeyen telefon sorunları vardı. Artık yavaş yavaşta olsa kaybolduğunu düşünüyorlardı. Bunun yanında uyuya kalmış olmasını da düşünen vardı.
En sonunda bir beş dakika daha beklediler. Beş dakika sonrasında gelmediğini ve gelmeyeceğini düşünenler, dağılıp arama fikrini ortaya koydular.
En başta aramaya katılmak için uğraşan kadınları piknik alanında bırakıp, başlarına da Efe ve Kaner'i koyup diğerleri aramaya başladılar.
İkili grup şeklinde ayrılmışlardı. Herkes yanındaki kişi ve telefonun ışıklarıyla 'Miray!' Diye bağırıyorlardı. Bu sırada ise herkes bir yere dağılırken tam ortada Miray gelir diye beklemek istemeyen Efe vardı. Annesine bir şey gördüm, bakıp geliyorum deyip o da Miray'ı aramaya çıkmıştı.
Efe herkesten daha çok endişeliydi. Normal bir kaybolma olayını kendi içinde büyüdükçe büyütüyor, başına bir iş gelir diye düşünüp duruyordu.
Bu düşünceleri belki de ona zarar verip gördüğü o kötü halleri yüzündendi. Bu durum ve yaptığı bu hata için çok çok pişmandı. Hayatta düzeltmek istediği şeylerin başında geliyordu.
Normalde bu kadar kötü bir insan değildi. İnsanlara yardım etmeyi sevmesinden dolayı kendini zorlayıp tıp kazanmıştı. Tıp kazanıp da böyle düşüncesizce hata yapması çok salakcaydı. Kendisi Miray'ı itmese dahi itmiş kadar kötü hissediyordu.
Tutmak istememesi, aynı şekil düştükten sonra bakmaması ayrı bir olaydı. Bu kendi içinde yaşadığı bir vicdan azabı değildi. Bu vicdan azabı olsaydı Miray'ı sevdiğini hissetmez onun için bu kadar endişelenmezdi.
Miray'ı tanıdıkça sevmeye başlamıştı, başlamışlardı. En başta ki halleri pişmanlıktan öteye gidemiyordu. Çok pişmanlardı. Miray'ın onlara böyle yaklaşması gerekirken onlar Miray'a yanlış bir şekilde yaklaşmışlardı. Geçte olsa bunu anlamışlardı.
Evet bazı şeyler için geç kalınmıştı ama gelecek için geçmişten kaçınılması gerekliydi. Sürekli geçmişe dönen biri geleceğine yön veremezdi. Verse bile tam anlamıyla veremezdi. Geçmiş sadece ders çıkarılması gereken yaşanmışlıklar olmalıydı. Özlem duyulan şeyler elbette vardı ama insan iyiden önce kötüyü hatırladı.
Ya da iyi bir şey düşündükten sonra kötü olan şey gelirdi. Yüzünde güzel bir tebessüm oluşturan o tecrübe sonunda buruk veya acı bir tebessüme sebep olurdu. Hayat ya ne getireceği belirsizdi. Henüz elinde yaşanacak onca fırsat varken geçmişe dönüp takılmanın gelecek günler için anlamı kalmazdı. Adı üstünde geçmiş. Bitmiş ve gitmiş işte.