Herkese merhaba. Bizi özlediğinizi varsayarak hemen hızlıca bir şeyler diyeceğim sonra da direkt anılarımıza geçeceğiz.
Öncelikle bu yazacağım şeyler senaryo kısmından bağımsız olacak. Yani bizimkilerin gerçek finalinden sonrası veya öncesini yazacağım. Miray'ın abileriyle büyüdüğü yaşamdan.
Finalde yazdığım şeyi çoğu kişi karıştırmış yani Miray'ın sevgilisini. Miray'ın sevgilisi Efe'yi bıçaklayan adam yani tam adıyla Umut. Eray kız kardeşini paylaştığı için böyle kötü bir karakter olarak yazdı.
Şu an yazacağım çoğu şey anılardan ibaret yaşları veya zamanlarını sormayın lütfen orasını hesaplamadım. Geçmişte veya gelecekten bir anı olabilir. Herkes için bir tane yazıyorum. Özledikçe herkese ekleriz daha fazlasını.
Herkesin doğum gününü kullanamadım. Çünkü tahmin ettiğimden daha fazla kişi yazdı. Kendimce ufak bir kura seçimi yaptım ve çıkan kişileri kullandım. Kalanlar için üzgünüm :'(
Daha kafanıza takılan bir şey varsa sormaya çekinmeyin. Şimdi sizi sarıbasanlarla baş başa bırakıyorum :))
15 Aralık/Eray
Elimdeki unu biraz daha kaba döktüm. Hamur kıvam alsın diye götümü yırtsam da kıvam almayan hamurla sinirlenmeye başladım. Ne yaparsam yapayım hamur kıvam almıyordu. Sinirle yanımdaki Eray abime döndüm. O pastanın kreması ve sosunu yapıyordu. Bana ise hamurunu yapmamı söylemişti. Ama nasıl yapacağımı söylememişti.
Sadece masada bulunan malzemeleri karıştırmayı akıl etmiştim. Onları da olduğu gibi eklememe rağmen kıvam almıyordu. Abim ise sadece işine odaklanmış karıştırma işini yapıyordu. Ne bu kız ne halleder de diye soruyordu ne de bana dönüp bakıyordu. Sadece işine odaklıydı.
Etrafa bakıp ona atıp dikkatini çekeceğim bir şey aradım. Her yeri batırmıştım. Ya bir yerlerde un vardı ya da kabartma tozu paketlerinden düşen kabartma tozu... Eşyalardan bahsetmiyorum bile. İşime yaracak bir şey bulamayınca kutuda bulunan unu avcuma aldım. Yanında katliam olsa hala yemek yapmaya devam eden Eray abimin yanına geldim.
Suratına hızlı bir hareketle unu yapıştırdım. O ne olduğunu anlamadan gülerek tezgahın arkasına saklandım. Yüzünün tam ortasına yediği darbeden dolayı gözlerini açamıyordu. Tezgahın kenarından onu gözetlemek için kenara çekildim. Önce sakin bir şekilde ocağın altını kapatmıştı. Sonra ise çeşmenin yanına gidip gözlerini yıkmaya başladı.
Bense beni bulmasın diye saklanmaya devam ediyordum. Unlu tipi oldukça komikti. Saçlarına kadar batmıştı. Gülmemek için kendini sıkıyordum. Ama darbenin nereden geleceğini tahmin edemediğim için gülme isteğim yarım kalmıştı. Kafama kocaman bir toz bulutu düşmüştü.
Ya da un bulutuydu. Çünkü saçlarımdan başlayan un yağmuru her yerimi sarmıştı. Kirpiklerimin üzerine de gelince gözlerimi sıkı sıkı kapattım. El yordamıyla çeşmeye gidip gözlerimi temizledim. Sonra beni sırıtarak izleyen Eray abime döndüm. Ellerimi suyla tekrar ıslattıktan sonra ona tehlikeli bir gülüş sundum.
Belki pasta hamurunun kıvamını tutturamamıştım ama Eray beyin saçlarındaki hamurun kıvamını tutturabilirdim. Ona doğru sakince ilerlemeye başladım. Ama o ise geriye doğru gidiyordu. Hiç beklemediği bir anda atak yapıp kucağına atladım. O düşmemem için beni tutarken ben elimdeki ıslaklığı saçlarına bulaştırıyordum. Bir eli beni tutarken diğer eliyle engel olmaya çalışsa da ben yapacağımı yapmıştım.
Bir süre böyle birbirimizle uğraşmış mutfağın içinden geçmiştik. Bizi durduran şey ise annemin mutfağın haline kızmasıydı. Sonra pastayı yapmaya devam etmiştik. Zar zor kıvam bulan hamuru fırına vermiştik. Eray abim ise sosu ve kremasını halletmişti. Her parça hazır olduktan birleştirmiştik.
Evdeki herkesi tat testi için toplamış ellerine bir dilim vermiştik. Tüm hevesle gelecek tepkileri beklerken bazıları yüzünü buruşturmuş bazıları ise tepki vermemişti. Ben ne olduğunu anlamak için kendi tabağımdan bir çatal almıştım. Ağzıma aldığım an gelen tuzlu tattan sonra yüzümü buruşturmuş yanımdaki peçeteye çıkarmıştım. Hangi şey tuzlu olduğunu anlamak için hepsinden ayrı ayrı yemiştim. Tabi yerken benim kekimin olmamasını dilesem de sonuç hüsrandı.
Şeker ve tuzu karıştıran bendim. Bunu anladıktan sonra evdekilerin diline düşmüş haftalarca alay konusu olmuştum.
20 Şubat/Ege
"Bu nasıl?" Diyerek elimdeki çantayı gösterdim. Bana dönerek elimdeki çantayı incelemeye başladı.
"Bundan Merve'de var." Dediğinde taşan sabrımla dik bir bakış yolladım. Benim salak Ege abim sevgilisini küstürmüştü. Bu yüzden kendini affettirmek için hediye seçiyorduk.
Ama beyefendiye ne göstersem bir bahane bulup beğenmiyordu. Hava soğuktu. Yağan kar zaten ayrı bir sorunken bir de soğukta gezip duruyorduk.
Ondan ayrılıp aşağı katlara inip başka şeylere bakmaya başladım. Karşıma çıkan iplerle aklıma gelen fikirle gülümsedim. Atkı örebilirdi. Hızlıca ona bir mesaj atıp aşağı kata inmesini istedim.
İndikten sonra beni iplerin arasında görünce sırıtmaya başlamıştı. Merve'nin sevdiği renkten birkaç ip almıştık. Dükkan çıktıktan sonra direkt arabaya binmiş eve gitmiştik.
Onun odasına çekilip, videolar eşliğinde atkıyı örmeye çalışmıştık. Tüm gece birlikte atkı için sabahlamıştık. En sonunda biten atkı ve biten biz ile uyuya kalmıştık.
O atkı sonucunda onlar barışmıştı. En azından değmişti.
29 Ağustos/Enes
Üzerimdeki elbiseyi düzeltip Enes abime döndüm. Heyecanlı bir şekilde gömleğini ilikliyordu. Onun en özel günüydü. Evleniyordu. Sırıtarak omzuna pat pat yaptım.
Sonunda evdeki abi sayısı azalıyordu. Huzur bulmama az kalmıştı. O benim bu hareketime gülerek cevap verirken bu sefer kravatını takmaya başladı. Dışardan biri bile göre heyecanını hissedebilirdi.
Ellerinin titrediğini görünce gülümseyip kravatı elinden aldım. Eğilmesini söylediğimde biraz eğilip benim boyuma gelmişti. Hızlı bir şekilde yeni öğrendiğim kravat bağlama işlemini gerçekleştirdim.
Bir iki adım geri gidip nasıl göründüğüne baktığım da oldukça yakışıklı olduğuna karar verdim. Yüzüme bir gülümseme koyup yanına yaklaştım.
En az annem kadar duygusal olduğum için (Burada yazarınızın annelik duygusu coştu ağlayasım geldi çocuğum evleniyor.) gözlerimin dolduğunu hissettim.
Makyajım akmaması için gözlerimi hafif kırpıp göz yaşlarını geri gönderdim. Ağlarsam Eslem bokumu çıkarırdı. Bu makyaja on saat uğraşmıştı. Çünkü ben adam akıllı makyaj yapmayı beceremezdim.
Ona baktığımda benim bu hallerimi gülerek izlediğini görünce sahte sinirli bir bakış attım. Bizden sonra odaya diğer abilerim girince biraz da kız tarafı olmak için gelinimiz yanına gitmeye başlamıştım.
Sanem ablanın yanına geldiğim de güzelliğinden ötürü bir ıslik çalmıştım. Çok fazla güzeldi. Üzerindeki gelinlik onu bembeyaz bir melek gibi göstermişti. Biraz da orada takıldıktan sonra gelin ve damadın ortaya çıkma vakti gelmişti. Biz çoktan davetlilerin yanında bekliyorduk.
Şarkı ile birlikte gelen çiftle gözlerimin tekrar dolduğunu hissediyordum. Resmen çocuklarım büyümüş gibiydi.(Ben ağlıyorum. Bu yürek ağır banaa. Şebnem ablam çok içten söylüyor onun da etkisi var.)
Tüm davetliler olarak alkışladıktan sonra nikah kıyılmış sonu gelmeyen horon başlamıştı.
Aşklar burada bırakalım. Kalan kişileri de yazacağım ama diğer kitaba da bölüm yazmaya devam edeceğim için fazla uzatamadım. Kalan kişiler de en kısa sürede gelir merak etmeyin.
Daha okuyacağımız çok şey var bu özel bölümlerin sayısı beşi bile geçebilir. Kısa olduğu için kusura bakmayın lütfen.
O zaman en kısa sürede bir sonraki özel bölüm de görüşmek üzere.
💗