1.7

35.5K 1.9K 420
                                    

İyi ve keyifli okumalarr

Lütfen oy vermeden geçmeyin bir bölümü 100den fazla insan okuyor ve oy sayısı çok az. Yazma hevesim gelmiyor. Daha hızlı ve uzun bölümler için beni biraz gazlamanız lazım. Lütfen emeğim ve buraya ayırdığım zamanı da göz önüne alın.

Aynı şekil yorumda yapmanızı istiyorum. Yaptığınız her yorumu okuyup, cevaplıyorum. Yazdığınız şeyler genellikle hoşuma gidiyor. Lütfen emeklerimi unutmayın. Hepinizi seviyorum. Bölüme buyurun o zaman.

***

"Kızım bak bu da çok lezzetli."

"Kız sen kalmışsın bir deri bir kemik."

"Ay şunu da ye bak bunu Gülsüm yengenin torunun kızının gelini yapmış."

"Hoş geldin kızım ben dedenin kuzenin kızıyım."

"Hatun! Kız sarma bitmiş yaaa. Bir tabak daha getir. Kız hiç yiyemedi."

"Fadime teyzemler geldi mi?"

"Emin oğlum gel bir de şu çöpleri at."

"Hatun? Nerede kaldı kız sarmalar?"

"Getiriyorum hanım anne."

Önümüze konan sarma tabağı ve ağzıma tıkılan sarmalar ile çiğnemeye başladım. Geldiğimiz andan belli Karadeniz ağzıyla konuşan yaşlı, genç bir çok kadının ortasında kendimi bulmuştum.

Beni ortalarını alıp oturtmuşlardı. Ardından herkes kendisini tanıtmaya başlamış sonrasında yemekler bir bir gelmeye başlamıştı. Yanımda oturan -kim olduğunu çözemediğim- kadın ağzıma ne bulsa tıkıyordu. Daha ağzımdakini yutamadan yenisi geliyordu.

Herkes bir ağızdan konuştuğu içinde karmaşa yaşıyorduk. Valla kimin kim olduğunu asla aklımda tutamıyordum çünkü çok kalabalıktı. Tanıdık yüzler arıyordum beni buradan kurtarması için ama görünürde kimse yoktu. Sadece kapının önünden bir kez geçen Kaner'i görmüştüm ama ağzım dolu olduğu için konuşamamıştım.

Ağzımdaki sarmaların bittiğini gören teyze yeniden sarmaları ağzıma uzattı.

"Ben doydum. Daha yemek istemiyorum." Diye zorlukla konuştum ama duyan kim? Hâlâ kendi aralarında bir şeyleri tartışıyorlardı. Odadaki çırpınışlarımı kimse görmüyor ağzımdaki yemeği yuttukça yenisini tıkıyordu.

İyice boğulduğumu hissederken öksürmeye başladım. Boğazıma kaçmıştı işte. Öksürmeye devam ediyordum. Ama beni hâlâ duymuyorlardı. Kızardığıma yüzde yüz emindim ama şuan derdim canımdı. Öksürmekten helâk olmuş bir biçimde bir çift kolla hayata geri döndüm.

O bir çift kol önce beni ayağa kaldırmış sonra sırtıma kuvvetle vurmuş beni kendime getirmişti. Ardından elinde bulunan suyu içmem için uzatmıştı. Kim olduğunu bilmiyorum ama oldukça doğru zamanda yetişmişti.

"Hanımlar kendinize gelin. Kız boğuluyordu siz hâlâ tartışma derdinseniz!" Beni tutan kollar konuşuyordu. Sesi tanıdık değildi. Yüksek ihtimal ile akrabalarımdan biriydi.

Kollarından çıktıktan sonra suratına baktım. Babama çok benzeyen bir surat görmemle amcam olduğunu düşünmeye başlıyordum. O da bana bakarken hiç beklemediğim bir anda beni kendine çekip sarılmıştı.

"Canım yeğenim. Aynı amcasına benziyor. Aynı ben değil mi Güzide'm?"

"Aynen Orhan'cım aynı sen." Orhan amcam olduğunu öğrendiğim adamdan sonra eşi olduğunu düşündüğüm Güzide yenge ile de sarılmıştık.

"Sen bakma bu amcana. Çok heyecanlı senin için." Dediğin de ikimizde gülmüştük. Amca ise beni kolunun altına alıp kadınların dolu olduğu odadan çıkartmıştı.

Sarıbasanlar/abilerimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin