14.Her Şeyin Başı

716 122 26
                                    


Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
gün doğmuş, gün batmış,
ebed bizimdir!

Necip Fazıl Kısakürek


Gökçe ailenin erkek beklenirken ve doktorun ultrason tahminiyle annesi babası her eşyasını masmavi düzmüşken kız doğan ikinci çocuğuydu. Büyükbabası doğacak ilk erkek torunu için üstünde kendi babasının adı olan Mustafa yazılı altın künyesini bile o doğmadan önce yaptırmıştı. Mustafa beklenirken Gökçe oluvermesi hayatın ona yaptığı ilk nanikti.

Altın künye ise onun pipisi yerine kukusu olmasına çok bozulan büyükbaba tarafından doğumunda verilmemiş, ben bunu bizim sarrafta değiştirip kız adı yazdırırım, deyip götürüldükten sonra künyeyi bir daha gören duyan olmamıştı. Yıllar sonra babaannesi, büyükbabasının o künyenin parasıyla oğlak alıp sürüye kattığını söylemişti. Aile büyükleri bir kız evlat yerine bir oğlağın daha verimli olacağını düşünmüş olmalıydı.

Annesinin çimen gözlü akıllı kızı, babasının bülbülü olarak mutlu bir çocukluk geçirse de ergenlik dönemi zor geçmişti. Kendisinden beş yaş büyük ablasıyla hiç anlaşamıyorlardı. Ablası okulda pek başarılı olmasa da güzelliği ile ailenin gözbebeğiydi. Ezgi'nin uzun boyu, ince düzgün fiziği ve pürüzsüz beyaz teni on üç yaşından beri herkesin bu kız manken olacak demesine sebep oluyordu.

Bayramlarda, düğünlerde herkes Ezgi'yi iltifatlara boğuyor ve kimse orta boylu anne babadan nasıl öyle bir seksenlik bir kız çocuk dünyaya geldiğine anlam veremese de sülalenin en uzun boylu bireyi olma süksesi Ezgiye de tüm akrabalara da yetiyordu. Kuzenleri bile onun boyuyla sokaktaki çocuklara 'Benim bir Ezgi ablam var tam bir seksen santim!' diye hava atıyordu. Boy avantajı ve model olacak çaptaki duru güzelliği ile Ezgi bütün puanları toplarken Gökçe'yi her gören 'Yüzün çok güzel ama çok tombiksin biraz kilo ver' diye överken dövüyordu.

Çocukluğundan itibaren alerjik bir bünyeye sahip olduğu için her kış çok fazla hastalanır, okul döneminin yarısı hastane yatışlarıyla geçerdi. Kulak tüpü, geniz eti, bademcik ameliyatlarının hepsini iki yıl içinde geçirerek Kulak Burun Boğaz ihtisas kitaplarına geçmeye aday sayılırdı. Bunca tedavi sonucunda kilo almış, iştahsız bir çocuk olmasına rağmen aldığı kiloları bir türlü verememişti. Mustafa beklenirken Gökçe olarak dünyaya gelme gafletine ek olarak liseyi 46 kiloyla bitiren ablasından kalan hiçbir kıyafetin içine sığmayıp ailesine açtığı ekstra giyim masrafı da cabasıydı. Muhtemelen dedesinin altın künye yerine aldığı oğlak, aileye Gökçe'den daha çok bereket getirmişti.

Manken Ezgi'ye karşı güzel yüzlü şişman Gökçe adaletsizliği bunlarla sınırlı değildi. Ablası ilk çocuk olma avantajını da beş yıl farkla elinde tutuyor, bayrağı biran olsun kardeşine kaptırmıyordu. Paylaşamayacak öyle çok şeyleri yoktu, ikisi de oturma odasındaki çekyatları açıp uyuyan, pazardan alınan iki beden büyük kıyafetlerle üç sezon geçiren, bilgisayar, cep telefonu, yaz tatili, lokantada yemek nedir bilmeyen orta direk çocuklarıydı. Ama mahalle çocuklarıyla sokakta yapılan liderlik savaşları, ablasının kardeşini bırak korumak bilakis sokaktaki insan azmanı oğlanlara yem edişi, kendi yaramazlıklarını kardeşinin üstüne atıp annesinden terlik yemesine sebep oluşları abla terörüne somut bir örnekti.

Gökçe, iki kız kardeş olanların şanslı olduğuna dair güzellemelere inanmak için kendi hayatından kanıt bulamazdı. Ablasıyla ilişkisi de dahil gördüğü tüm kızkardeşlerin arası; kediyle köpekten, Tom ve Jerry'den, Red Kit ile Dalton Kardeşler'den, Temel Reis ile Kabasakal'dan, Şirinler ile Gargamel'den, Ninja Kaplumbağalar ile Schredder'dan, He-Man ile İskeletor'dan, Asteriks ile Sezar'dan, Tweety ile Sylvester'dan, Batman ile Joker'den, Tarkan ile Toro'dan hatta Çiçek Abbasla Şakir'den bile daha bozuk daha çetrefilliydi.

Geç Kalınmış - TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin