34.Kıskançlıklar

740 121 55
                                    


Kapağı tam kapatılmamış anılar,
yerinden oynayan kaldırım taşları gibi
sizin de dengenizi bozuyor mu bazen?
Turgut Uyar

Çok seven kadın olmanın karşılığını şimdi çok sevilen bir kadın olmakla aldığı için keyfi yerindeydi. Ayrılıkları sadakatsizlikle ilgili değildi sadece zaman ve hayat elele verip onları başka yerlere savurmuştu. Bazen birbirine ait iki parça ne kadar istemese de kayıp olabilirdi, yapbozlar bile böyle eksik kalıyordu, sonra birden hiç ummadığın yerden çıkan kayıp parçayla tamam oluveriyor ve parçadan bütüne, yapboz sehpasından duvara bir tablo halinde asılıyordu. Bu, zamanın aldığını geri verdiği ender anlardan biriydi.

Gökçe, artık iyice emin olmuştu Kenan'ın hayatının tek aşkı olduğundan. Zihnindeki hüsnü kuruntular susmuş, Cüneyt'e karşı hislerinin Kenan'a duyduklarıyla kıyas bile götürmeyeceğini anlamıştı. İlkiyle evlenmişti, ondan çocuk bile yapmaya kalkmıştı ama onunla her şeyin be kadar eksik ve kusurlu olduğunu kanıksıyor ve nasıl bir hata ettiğine hayıflanıyordu. Oysa gerçek aşkı da acıyı da bilen biriydi, o kadar az şeyle yetinmeye razı gelmemesi gerekirdi. Kenan ile Cüneyt'i hiç istemese de zihninde durmadan kıyaslıyordu. Tecrübe ettiği şey cebinde, yeni atıldığı şey ise önünde birbirini katman katman bütünlüyor, bir ilişkinin nasıl olması gerektiğini ona işte böyle öğretiyordu.

Kenan'ı kaybettiğinde duyduğu acıyı daha fazla anımsıyordu, bir hazine yitirdiğini o zaman anlamamıştı. Kalbi çok kırılmıştı ve yüreği aylar hatta yıllarca yanmıştı ama ona sahip olduğunda nasıl bir mutluluğa erebileceğini hiç tahayyül edememişti. Daha 15 yaşında vurulduğu bir çift mavi göz, ona dünyalar demekti, o Gökçe için tek doğru erkekti, hatasıyla, kusuruyla, vebaliyle, deliliğiyle ve saflığıyla o aradığı tek yoldaş ve mutlu bir hayatın anahtarını tutan yegane eldi.

"Temelli geldi mi yani?" Diye sorarken liseli muzipliği yüzünde asılıydı.

Deniz'in herkesi ürperten Tekirdağ'a yerleşme hamlesi Kenan ile Gökçe arasında ise o kadar önemsizdi ki artık onun hakkında şaka yapıyorlardı. İlişkinin en başındaki güvensiz ve yara bere içindeki Gökçe gitmiş, lise ikide tüm okulun yıldızı olan parıl parıl parlayan Gökçe geri gelmişti. O güzel Gökçe'yi geçmişinden geri getiren elbette Kenan'ın ta kendisiydi.

Güzel gözlerini devirerek güldü.
"Geldi sarı bela. İnşallah ikimizi birden zehirlemeye filan kalkmaz."

Gökçe güldü, "O kadar fena mı ya?"

"Yok ya siktir et."

"Sana beni soruyor mu?"

"Ya tabii selam bile yolluyor!" Deyip Kenan bastı kahkahayı.

Gökçe de ona gülerek omzuna bir yumruk geçirdi.
"Eşşek! Dila ne zaman geliyor peki?"

Kenan ciddiyetini takınıp keyifli bir tebessümle gözleri dalarak "Hafta sonu eşyalarını annesinin evinden toplayıp temelli getirecek. Anaokulu kaydını yaptık. Bakalım, bi alışsın..."

"Düzenine alışınca kızınla tanışacağım Kenan Kılıç."

Kenan'ın gözleri ışıl ışıl parladı, Gökçe'nin avcundaki elinin üstünü okşadı. Aylardır o anın hayalini kuruyordu, Dila'yı Gökçe ile tanıştırmak için kafasında özenle cümleler seçiyor, uygun bir mekan ve ortam tasarlıyordu. Elbette bir uzmana danışarak hareket edecekti.

"Çok tatlı, çok seversin onu." Deyip yutkundu. Daha şimdiden telaşlı ve mağrurdu.

Gökçe ona gözlerini usulca yumarak karşılık verdi. Kenan sürekli kızından bahsediyor, fotoğraflarını ve videolarını gösteriyor, bebekliğini anlatıyordu. Gökçe küçük Dila'yı şimdiden seviyordu zaten onu tanımasına gerek bile yoktu. Hatta öyle anlatıyordu ki adam bazen küçük kızı özlediğini sanıyordu Kenanla birlikte. Bu mümkün müydü bilmiyordu ama Kenan ile sanki kalpleri aynı kanı pompalıyor ve onun hislerini Gökçe de damarlarında taşıyordu.

Geç Kalınmış - TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin