25.Kadınlar Hisseder

725 128 83
                                    

Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin!
Nazım Hikmet


Bir erkek nasıl mı zalimleşir?
Ve bir kadın nasıl tüm ümidini kaybeder?

İşte böyle...

Gülcan'ın nişanının ertesi günü kahvaltıdan sonra Deniz'i başından savdı ve akşam olunca babasından anahtarları çaldığı arabasına atlayıp Gökçelerin oturduğu sitenin önüne gidip turlamaya başladı. Gökçe'nin odasının bulunduğu cepheye parkedip farkedilmek için son ses müzik açtı. Ev beşinci katta olmasaydı gidip camına taş atar ya da tırmanırdı. Gerçi balkonları ve su borularını iyice gözleyip en üst katta olmasına rağmen düşünmüyor değildi. Fikrinden Eren vazgeçirdi.

"Oğlum bul şu kızın numarasını, ben sabaha kadar deliririm böyle."

"Neden ne oldu ki? Nabacan Gökçe'yi şimdi?"

"Ara dedim! Dur dur Güliye aratalım en iyisi! Ev telefonunu babası filan açarsa o şifreli konuşur bari."

"Kanka Gökçeyle sen yine ne ayaksınız lan?"

"Eren bir dur amına koyayım şimdi sana izahat veremem, kıza ulaşmam lazım!"

Kenan panikle Gülcan'ı arayıp "Gökçe beni acil arasın sitenin önündeyim aramazsa olay çıkarıcam söyle ona!" Dedi.

Gülcan da epey şaşırdı ve Kenan'ı tersledi, sabah yanındaki sarışınla çıkıyorlar sanmıştı. Hiçbir şey anlamadığı ve biraz da bıktığı için sonunda Kenan'a patladı,
"Siktir ordan ulan, ben sizin yancınız değilim, hem ne bok yediğinizi saklayacaksınız, hem götün sıkışınca yardım et Güli? Oldu paşam! Ben ikinize de küsücem bak ha, kanka manka demeyin bana, nedenini de siz çok iyi bilirsiniz KK uyuzu! Hadi eyvallah!" Deyip telefonu Kenan'ın yüzüne kapattı.

Kenan şok olmuş vaziyette kalakaldı. O gece sitenin önünde sabahladı. Sabah Gökçe'nin babası ve ablası evden çıktı. Gökçe'den ses seda veya hiçbir yaşam belirtisi görünmüyordu. Babası arayıp neredesin hayta diye küfredince kuyumcu dükkanına dönmek zorunda kaldı.

Gülcan ile Fırat'ın nişanından sonra Gökçe yine ortadan kaybolmuştu, Gülcan da birkaç kez arayıp her seferinde Gökçe tarafından meşgule düşürüldükten sonra 'herhalde artık bizimle görüşmek istemiyor, üniversiteye gidince bizi unuttu, tabi İstanbul'da yeni kankalar bulmuştur' diye düşünüp sonunda pes etti. Oysa nişanın ertesi günü eski arkadaşlarıyla topluca edilen kahvaltıda, kolunun altına aldığı o kızla kendisine çok sert bir nispet yapan Kenan, Gökçe'yi Tekirdağdaki arkadaş ortamına yeniden girdiğine gireceğine pişman etmiş, tam anlamıyla buzlu sularla yıkayıp kutup ayısı tepmişe çevirmişti.

Gülcan'ın mürüvveti, Gökçe'nin cehennemi olmuştu. O manken ölçülerindeki incecik havalı sarışın, tüm travmalarını da, özgüven eksikliğini de, Kenan'a güvensizliğini de tetiklemişti. Kenan, Gökçe'ye söylediğinin aksine çok çabuk unutmuştu, tabii o sarışının etkisi olmalıydı, kız bir içim suydu, Gökçe onun gibi bir barbie bebeğin yanında kimdi ki, olsa olsa saksıydı... Akşamüstü bulduğu ilk otobüsle İstanbul'a dönmüştü.

Oysa Kenan, o kahvaltıdan sonra Deniz'i bir daha uzun zaman hiç görmemişti. Kız, Kenan'a birkaç kez mesaj attıysa da o aralar ayık gezmeyen Kenan muhtemelen onun kim olduğunu bile hatırlamıyordu, ona göre gelgeç bir şeydi, niye o gün öyle davrandığını bile hatırlamıyordu.

Suçsuz yere bir ay hapis yatıp çıkmış, adı lekelenmiş, ailesi büyük bir badire atlatmış, maddi olarak çok sarsılmış, okulunu dondurmuş halde tam bir kopuk uçurtmaydı. Her şeyin üstüne babası da onu gözünün önünden ayırmamak için fena halde baskı uyguluyordu. Arabasına ve kredi kartlarına el konulmuş, evden kuyumcu dükkanına ve akşamları Şarköydeki yazlığa gidip geliyor, geceleri kendini öldürecek kadar içiyordu.

Geç Kalınmış - TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin