"Eğer; Hak haksızlıktan yüce, sevgi nefretten üstün, aydınlık karanlıktan güçlüyse... Çaresi yok usta... Biz kazanacağız."
Nazım Hikmet Ran
Gökçe, üzerine giydiği siyah dizüstü uzun kollu, küloş etekli ve beli hariç vücuduna oturmayan, hiç bir seksapelitesi bulunmayan, yakası kapalı elbisenin içinde şarkılarını peş peşe okurken seyircisini mest ediyordu. Yeni başlayan genç ve alımlı kadın solistin sesinin güzelliğini duyan mekanı dolduruyordu Gökçe'nin sahneye çıktığı gecelerde. Aslında bu işi bırakmaya karar vermişti patronu Tamer'in tacize varan baskısından dolayı ama yapamamıştı. Son anda bir mahkeme harcı çıkmış, avukatı da geciken kendi vekillik harcıyla birlikte acil ödeme istemişti. Gökçe bir buçuk yıldır boşanmaya çalıştığı adamdan kurtulmak üzereyken her şeyi en başa alamazdı.İhtiyacı olan parayı biriktirene dek birkaç geceye daha dayanmak için dişini sıkmaya karar verip çalıştığı ÖzKara Kır Lokantasına tıpış tıpış gitti. Cumartesi gecesi, Cuma gecesinden de kalbalıktı hatta mekan full çekiyordu. Sonradan gelen bazıları oturacak masa bulamayınca kapıdan geri dönmek zorunda kalmıştı.
Gökçe, kendisine olan talebi öne sürerek Tamerle sıkıca pazarlık etti ve sahnesini iki saate, ücretini de 700liraya çıkardı. Tamer ise altın yumurtlayan kazı kesmemek için dişlerini sıkıp, içinden küfrederek peki dedi.
Ve Gökçe yeniden sahnede, Kenan bu kez erkek kardeşi Kerem ve Kerem'in eşi Nazlı ile masalardan birindeydi.
Tamer'in gözü ise devamlı Kenan'ın üstündeydi. Yılların çakalı, pos bıyıklarını burarak, 'karıyla hiç bakışmıyorlar bile? Üstelik ailesiyle gelmiş izlemeye? Ya niyeti ciddi, ya Gökçe'nin dediği gibi harbiden arkadaş bunlar?' diye düşündü.
Sormaya karar verdi, nedense Gökçe'nin özel hayatıyla fazla ilgiliydi. Kenan'ı hava alıp sigara içmeye çıktığı balkonda yalnız yakalayıp omzuna elini koydu, kardeşim diye hitap ederek önce hal hatır sordu.
Kenan, Eyvallah eyvallah, deyip adamın yüzüne bile bakmazken, Tamer el bombasının pimini çekip ortalık yere bıraktı ki Kenan kucaklasın...
"Sizin Gökçe de maşallah yaman kız! Ne ses var ama helal olsun, bülbül gibi şakıyor!"
Kenan şaşkınca aniden dönüp baktı ama 'sizin Gökçe' kısmını sormadı. Kaşlarını çatıp
"Lisede de söylerdi. Saz da çalar." demekle yetindi."Haa evet liseden arkadaştınız dimi? Şeyden? Neydi o okulun adı?"
"Namık Kemal Lisesinden!" dedi Kenan konunun nereye varmak istediğini anlamayarak ama dikkatlice.
"Evet evet geçenlerde eski okul müdürünüz geldi de...O da şeyetti bana dedi, Gökçe eski öğrencimdir dedi. Seni biliyoruz zaten, Kadir abimizin çocuğusun gözümüzün önünde büyüdün... Yaa öyle işte!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geç Kalınmış - Tamamlandı
RomanceKeşke denen sözcüğü lügattan söküp alsalar, her hecesiyle ve harfiyle Onun, göğüs kafesine ekseler; keşkeden daha büyük bir pişmanlık kelimesi yeşertirdi içinden... #keşke etiketinde 1. ⭐️