37.Güller

4.5K 365 268
                                    


Aşk, bazen gitmekle kalmak arasında
verdiğin en büyük savaştır.
Sevmeyenin aklı,
gerçekten sevenin
kalbi kazanır bu savaşı.
Nazım Hikmet


Balayı suitinin Akdeniz manzaralı geniş ve ferah balkonunda, sabah erkenden hızlı bir kahvaltı eden Gökçe ve Kenan birbirlerine bakıp gülümseyip duruyordu. İkisi de o gün için çok heyecanlıydı. Heyecandan kahvaltılarını doğru düzgün yiyemeden elele otelden çıkıp Lefkoşa çarşısına gittiler. Verdikleri karar gibi acele fakat gerekli bazı alışverişleri olacaktı.

Çocuklar gibi elele koşturup gülüşerek caddelerde ve bir alışveriş merkezinde dolaştılar. Kenan için şık bir takım elbise, Gökçe için gelinlik baktılar. Modeli, kumaşı, cinsi, şekli çok önemli değildi ve böyle mühim bir giysi için bu kadar acele ve umursamazca davranmak onlara bir aksilik gibi gelmiyor, aksine çok eğlendiriyordu. Kenan'ın giyeceği takım elbiseyi ilk girdikleri mağazadan hallettiler fakat Gökçe, seçim yapmakta biraz zorlandı.

Kenan'la birlikte girdikleri bir mağazada iki beyaz tuvalet denedi ve birini beğendiğini söyledi. Yine de biraz düşünmek istediğini söyleyip mağazadan ayrıldılar ve kahve içmek için bir kafede oturdular. Kahvelerini yudumlarken ikisi de alışverişe ayrı ayrı devam etmek için bir fırsat kollarken birbirlerine bunu nasıl söyleyecekleri konusunda kıvranıyordu. Gökçe utana sıkıla bir bahane attı ortaya,

"Benim tuvalete gitmem lazım! Heyecandan sanırım yine çişim geldi. Ee ordan da şeye uğrayayım, çamaşırcıya! Valizime yanlış takımları koymuşum da... Sen gelme, ben senin yanında alamam utanırım."dedi.

Kenan'ın olmaz diyeceğini düşünürken Kenan gayet memnuniyetle,

"Tamam canım olur. Şey yap, sen git, rahat rahat hallet işlerini. Ben burdayım. Kahve içer telefonla konuşurum ben de dükkanı filan ararım." dedi.

Gökçe hem rahatladı hem şüphelendi Kenan'ın bu tavrından ama soru sormadan yanından kalktı. Adamın yanağına sıcak bir öpücük kondurdu.

"Seni seviyorum Kenan Kılıç. Bir yere kaybolma işim bitince arayacağım."

Kenan, Gökçe'nin yüzünü ellerinin arasına alıp gözlerine dalgın dalgın bakarak,
"Ne kaybolması seni şimdiden özledim bile! Fazla bekletme bitanem." Diye fısıldadı.

Gökçe koştura koştura mağazalara nikah elbisesi bulmaya gitti. Kenansa önce birkaç telefon görüşmesi yaptı. Gökçe'ye ufak ama hatıra bırakacak sürprizler yapmak için otel resepsiyonundan telefonunu edindiği bir fotoğrafçıyı ve çiçekçiyi aradı. Sonra kafeden ayrılıp birkaç kuyumcuyu dolaştı.
...

İki başlarına evlenmeye karar vermişlerdi. Evlilik, özünde bir kadın ve bir erkeğin birbirlerini sevmesi neticesinde aldıkları ortak kararlarıyla hayatlarını birleştirme işlemiyse ötesi teferruattı.

Kenan ve Gökçe'nin hayat şartları, onları geç bıraktıkları bu yolda, yalnız olmaya da mahkum etmişti. Birbirlerine belli etmeseler de içlerini burkan bazı hisler yok değildi. İkisi de ailelerini, arkalarında en güzel giysileriyle toplanmış, telaşla ordan oraya koşturur, davetli ağırlar, tebrikleri kabul eder veya çocuklarına gülen gözlerle için için dua ederlerken görmek isterdi.

Hele arkadaşları! Gülcan başta olmak üzere, Eren, Fırat, Feyza... Aile ve arkadaşlar, eş olmak kadar bir hayat paylaşan can yoldaşları demekse, yanlarında olmalıydılar fakat olamadıkları için sitem edeceklerdi. Halbuki Kenan ve Gökçe'nin sitemlere değil desteğe ihtiyacı vardı. İkinci evliliğin arefesinde olanların hazin hislerle kanıksadığı şey ise şuydu, insanlar evlenirken kalabalıklara yaslanıyordu, boşanırken ise her şey yapayalnız üstlenilmek zorundaydı. Bu hayat tecrübesiyle giriştikleri baş başa olma arzusunu, en yakınları eninde sonunda anlamalıydı.

Geç Kalınmış - TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin