8.Deniz

2.7K 320 178
                                    







Sizi sevmediğimi düşünüyorsanız muhtemelen sevmiyorumdur. Sevdiklerimi şüpheye düşürmem.
Bukowski

Kenan, erken geldiği kuyumcu dükkanında kasaya oturmuş toptancılara yapacağı ödemelerle ilgili hesap yapıyordu. Hesaplara dalmışken önüne gelen sade Türk kahvesinin soğuduğunu farketmedi. Ayağa kalkıp kasadan birkaç deste nakit para aldı ve kilitli çantasına koyup kahvenin kalanını yudumladı.

"Buz gibi olmuş" diyerek burnunu kırıştırdı. Yelda ve Özkan güldüler.

"Yenisini söyleyeyim Kenan Bey?" Diyen Yelda'ya bakmadan ceketini giyip faturalarını eliyle toparladı.

"Bankaya gidiyorum orda içerim." deyip silahını beline taktı ve dükkanından çıkıp karşı kaldırımın kenarına park ettiği arabasına binerken o silahı kullanma mecburiyetine hiç düşmediği için şükretti.

Kılıç Kuyumculuk Tekirdağ'da otuzuncu yılını doldurmuştu. Bu mesleğe dedesi atölyeci olarak başlamış, babası perakendeci olarak devam ettirip sonunda iki oğluna aktarmıştı.

Yaz geldiğinden beri işleri iyi gidiyordu. Ramazan bittikten sonra başlayan düğün sezonu nedeniyle kuyumcu dükkanı her gün düğüncülere epey satış yapıyordu. Tekirdağ ve köylerinin düğünleri meşhurdu, yeni gelinlere yüklü miktarda takı takmak da misafirlerin yeni evlilere en az çeyrek altınla gitmesi de adettendi.

Tekirdağ'ın merkez ilçesi olan Süleymanpaşa'da, Hükümet Caddesinde kendi arsaları üzerindeki mağazalarının olduğu eski binalarını, Kenan beş yıl önce babasını güçlükle ikna ederek yıktırıp yerine yeni ve modern bir iş merkezi inşa ettirmişti. İş merkezinin ilk üç katında kendi kuyumcu mağazaları bulunuyordu ve diğer katlarda yüksek kira getirisi olan ofis ve dükkanlarda kiracıları vardı.

Kenan babasıyla ortak çalışıyordu babası Kadir Kılıç, elini eteğini işlerden çekmiş olsa da...  Dokuz yıl önce Kenan İstanbul'da üniversite okumaya başladığı yılın sonunda, Kadir'e kanser teşhisi konulmuştu ve peş peşe ameliyatlar ve ağır kemoterapi sürecinde Kenan, okulunu bırakıp eve dönmek zorunda kalmış ve işin başına geçmişti. Babasının tedavileri olumlu sonuç verdi ve kanseri üç yıl içinde yendi fakat hastalıktan geriye kalan güçsüz bedeni artık tam zamanlı çalışmasına olanak tanımıyordu zaten Kenan da evlenip düzenini oturtmuş ve tekrar üniversiteye dönmeyi aklından çıkarmıştı.

Babasının tedavi koşturmacasında maddi manevi olarak ailesinin her türlü sorumluluğunu Kenan yüklenmiş, bu arada kendisinden üç yaş küçük olan erkek kardeşi Kerem'i okutup evlendirmişti. Hiç şikayet etmeden, kendince ailesine kol kanat germişti. Maddi refah içinde olmalarına rağmen üç hanenin tüm yükünü sırtlanmıştı, çalışıp didindiği yıllardan pişmanlığı yoktu ama kendisini çok yorgun ve onca çabaya rağmen yine de kimseye yaranamamış hissediyordu. Belki boşanma psikolojisinin ağırlığından şimdi herkese, en çok da kendine kırgındı ve ben nerde ne hata yaptım sorgulamasıyla baş başa, düşünmekten uykusuz gecelerin sabahında baş ağrılarıyla kolkolaydı.

'Bu da geçer' diye kendi kendini teselli etmek göğsüne çöken ağırlıkla baş etmesine yetmiyordu... Kendini çok yorgun, kullanılmış, ihanete uğramış, hırpalanmış, değeri bilinmemiş, gençliği anlayamadan savrulmuş kuru bir yaprak gibi zavallı görüyordu.

Bankada kardeşi Kerem ile karşılaştı, yıllardır aynı bankayla çalışıyor ve aynı dönemlerde düzenli hesap takibi yapıyor oldukları için tuhaf bir tesadüf değildi. Kerem, bankadaki müşteri temsilcisine abisinden önce gelmişti. Kenan bankacıyla kardeşine selam verip karşılarına oturdu.

Kerem neşeyle takıldı,
"Oo küçük patron naber?"

"İyidir de asıl patron sensin oğlum."

Kerem güldü ve hal hatır sorma faslı hemen iş ve hesaplarla ilgili konuşmaya evrildi.

Geç Kalınmış - TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin