20. Anahtar

2.5K 322 104
                                    


Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum.
Orhan Pamuk

Vizelerden sonraki ara tatilden İstanbul'a döndüklerinde Gökçe'nin okulu başlamıştı fakat Kenan farklı bir üniversitede okuduğu için derslerinin başlamasına daha bir haftası vardı. Gökçe ile Tekirdağ'da düzenli görüşemiyorlardı ve artık ikisi de lise arkadaşlarına rol yapmaktan sıkılmıştı.

İlk ara tatilde Tekirdağ'da arkadaşlarıyla gezdikleri süre boyunca Eren, Kenan'ı her gece çapkınlık yapmaya gitmek için zorlamış ve ona kendi sevgilisinin arkadaşını ayarlayıp dörtlü takılmak için ısrar etmişti. Kenan olmaz ben gelemem dedikçe Eren onu arabasıyla evinden almaya gelmiş, kendi ortamına zorla dahil etmeye çalıştıkça Gökçe ise kıskançlıktan delirip hıncını Kenandan çıkarmıştı. Üstelik İstanbul kazan onlar kepçe gezecek eğlenecek yüzlerce yer keşfetmişken eski küçük şehirleri onlara artık sıkıcı geliyordu. Kenan da Gökçeyle birlikte İstanbul'a dönmüştü.

Kenan artık İstanbul ile Tekirdağ arasında hızlı ve rahatça gidip gelebilmek için babasından kendisine araba alınmasını istemiş ve altına gıcır gıcır modifiyeli bir Honda Civic çekmişti. Ailesine araba aldırmak için dil dökerken okulu ile evi arasında metro ve körüklü belediye otobüsleri ile zorlandığını söylese de gerçek başkaydı. Kendisi Avrupa yakasında Gökçe ise karşıdaydı. Asıl derdi Gökçe'ye daha kolay ulaşmak ve haftasonları rahatça gezebilmekti. Gökçe de durumdan memnundu, özellikle ailesinin yanından okula dönüşlerinde valiz taşımaktan kurtulmuştu çünkü Kenan onun yolcu otobüslerinde çile çekmesine izin vermiyordu.

Kenan'ın aslen üniversite okumakla ilgili ciddi bir gayesi yoktu, İstanbul'a sırf ailesi diploma edinsin istiyor diye ve Gökçe ile beraber olmak için gelmişti. Kuyumculuk mesleğini yapacağını, yapmak zorunda olduğunu ve baba mesleğinden başka yapacak daha iyi bir gelir kapısı bulamayacağını kanıksamıştı. İşletme okuyordu fakat okulla dersle alakası yoktu. Ailesinin imkanlarıyla birkaç yıl daha gezip tozar, askerlik yaptıktan sonra nasılsa kürkçü dükkanına dönerdi. Çevresindeki tüm hali vakti yerinde esnaf çocukları böyle yapıyordu. İlk dönemin nerdeyse tüm derslerinden kaldı. Böyle giderse aile itibarını yükseltecek bir diploma da edinemeyecekti ama ilk senenin günahı olmaz, bütünlemelerde toparlarım diyordu.

İlkokulda taekwando, ortaokul ve lise boyunca kick boks yapmış, milli sporcu olarak maçlara çıkıp irili ufaklı dereceler kazanmıştı. İstanbul'da okuluna yakın olan bir spor salonuna başladı ve yeni bir dövüş sanatı olan Muay Thai'yi öğrendi. Her gün okula değil spor salonuna gidiyordu, ailesi onu okula gidiyor sanıyordu fakat Kenan hafta içi Gökçe, Kadıköy tarafında kendi okulu ve dersleri ile meşgulken yani sevgilisine vakit ayıramazken o dövüş sanatlarıyla haşır neşir olmayı üniversiteye tercih ediyordu. Gökçe'nin okuma azmine ve zekasına ise hayrandı, kendisi tam tersini yapmıyormuş gibi bir de sevgilisine derslerden kaytarmaması ve düzenli çalışması için akıl veriyordu. Gökçe ise onun söylemlerine gülüp geçiyordu.

"Ne olur yani okulu bitiremezsem ben de sana kaçarım Kenan Kılıç, sen bana gül gibi bakarsın! Öğretmen olsam ne olacak bizim bölümün ataması yok ki, ne güzel kuyumcu kocaya varıp kollarımda bilenziklerle kısır günlerinde keyfime bakarım!" Diye alayla sataşıyordu.

Havaların henüz zemheri soğukluğuna ermediği bir haftasonunda, İstanbul'un en ünlü sahil kıyısında serin sonbahar havasının tadını çıkarmak için Bebek Sahiline gittiler, sahil sonbahar sonunda oldukça tenhaydı, arabayı park edip deniz kıyısında el ele gezinirken ailelerinden konuştular.

Gökçe sahilde dolaşırken sordu
"Söylenenler doğru mu? Aras Kılıç, geçen gün bir silahlı çatışmaya mı girmiş?"

Kenan düşünceli halde başını salladı.
"Hıı, cozuttu iyice. Ben o gece oradaydım, Aras Abimler bağ evinde rakı balık yapmaya çağırmıştı. Az daha kestaneyi çizdiriyorduk ama abimler karışmayayım diye beni tuvalete kilitledi."

Geç Kalınmış - TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin