Oraya gitme demedim mi sana seni yalnız ben tanırım demedim mi?
Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi ben'im?
Bir gün kızsan bana,
alsan başını,
yüz bin yıllık yere gitsen,
dönüp kavuşacağın yer ben'im demedim mi?Demedim mi şu görünene razı olma,
demedim mi sana yaraşır otağı kuran ben'im asıl,
onu süsleyen, bezeyen ben'im demedim mi?Ben bir denizim demedim mi sana?
Sen bir balıksın demedim mi?
Demedim mi o kuru yerlere gitme sakın,
senin duru denizin ben'im demedim mi?Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?
Demedim mi senin uçmanı sağlayan ben'im,
senin kolun kanadın ben'im demedim mi?Demedim mi yolunu vururlar senin,
demedim mi soğuturlar seni.
Oysa senin ateşin ben'im,
sıcaklığın ben'im demedim mi?Türlü şeyler derler sana demedim mi?
Kötü huylar edinirsin demedim mi?
Ölmezlik kaynağını kaybedersin demedim mi?
Yani beni kaybedersin demedim mi?Söyle, bunları sana hep demedim mi?
Mevlana
Sabah erken saatte Fırat'ın iş yerinden ayarladığı bir kamyonetle Gülcan, Fırat, Kenan ve Eren, Gökçe'nin eşyalarını taşımak için buluştular. Ancak sekiz on koli eşyası vardı ve hepsi çabucak taşındı. Gökçe yeni evinde arkadaşlarına birer kahve pişirip tekrar tekrar teşekkür etti. Fırat ve Eren kahvelerini içip işlerine gittiler. Gülcan da öğlene kadar onun kolileri açmasına yardım edip kayınvalidesine bıraktığı bebeğinin yanına dönecekti. Kenan biraz oyalanıp tamir ve monte edilmesi gereken ufak tefek şeylere baktı.
"Akşam vida ve ampul alırım gelirken. Alet çantasıyla şarjlı matkap da getiririm." dedi.
Gökçe ne diyeceğini bilemedi, güldü. Gülcanla bakıştılar. Gülcan, Kenan görmeden adamın arkasından Gökçe'ye el kol işaretleriyle gelsin gelsin, kalp, sarılma, öpücük hareketleri yapıyordu.
"Şşşş!"
"Efendim?" dedi Kenan kızlar arasındaki işaretleşmeyi fark etmemişti.
"Yok bir şey! Şey... Gelirken birkaç mum da alır mısın?"
"Mum?" Deyip sırıtmaya başladı, imalı bir sırıtmayla "Oluurr..." dedi.
"Sırıtma Kenan! Elektrik kesilirse diye! Gülim sen de! Aklınızdan neler geçiyor bilmiyorum ki! Kenan şunu kenara çeker misin, ne bu kazulet merdiven ortada hay Allahım ya!"
"Tamam bağırma! Ben dükkana gidiyorum. Güli gel seni de evine bırakayım."
"İyi olur kanka bekle."
Onlar gitmek için hazırlanırken Gökçe iki elini belinin iki yanına çatıp koli yığınına düşünceli halde bakarak söylendi. "Gidin ikinizde ayağımın altından!"
Gülüştüler. Kenan kapıda Gökçe'ye sarıldı.
"Ben akşam gelirken yemeye bir şeyler alırım, yemek yeme."Gökçe etrafın dağınıklığına bakıp başını salladı, ne gel diyebildi, ne de gelme... Gülcan ağzını burnunu yamultarak kıs kıs gülüp avcuyla göğsünü ooohhh diye sıvazlayıp duruyordu. Gökçe onun poposuna terliğiyle vurdu.
"Kaybol gözümün önünden edepsiz! İnsanın senin gibi kankası olduktan sonra başka dert gerekmez!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geç Kalınmış - Tamamlandı
Roman d'amourKeşke denen sözcüğü lügattan söküp alsalar, her hecesiyle ve harfiyle Onun, göğüs kafesine ekseler; keşkeden daha büyük bir pişmanlık kelimesi yeşertirdi içinden... #keşke etiketinde 1. ⭐️