Yorumlarınızı eksik etmezseniz çok sevinirim
keyifli okumalar🤍🌙
Baş ağrısıyla yatağımda doğrulduğumda suratımı buruşturdum. Boydan pencereye döndüğümde hava kararmıştı. Kaç saat uyuduğuma bakmak için lila olan komodinin üsündeki telefonumu elime aldım. 21:13.
Uykuya hemen odama gidince dalmamıştım tabii ki. Üç saat ağlamış ardındanda uyumuştum. O kadar çok yorgun hissediyordum ki. 10 saat uyumuştum. Yatağımdan kalktım ve ışığı açmak için anahtara yöneldim. Odanın loş ışığı gözümü acıtırken odanın içinde bana özel olan lavaboya yönelmiştim. Kendimi o kadar kırılmış hissediyordum ki her bir adımımda bir parçam yere düşüyordu sanki. Aynanın önünde durduğumda kendimle göz göze geldiğimde gözlerim sanki hiç ağlamamışım gibi tekrardan doldu. Ne sulu göz olmuştum.
Omuzlarımdan aşağı sarkan saçlarımı yukarıdan topladım mosmor olmuş boynum açığa çıkarken dün yerleştirdiğim eşyalarım arasından kapatıcımı buldum. Ardından dolabı kapatıp tekrar aynaya döndüm. Titreyen ellerimle boynumu kapatırken asıl yapmam gerekenin krem sürmek olduğunu biliyordum. Ama yine de kapatmak istiyordum
Acısı önemli değildi gözükmesin yeterdi. Sonunda işimi hallettiğimde tamamen kapatmasamda daha iyi duruyordu. Dikkatli bakılınca anlaşılırdı. Ellerimi yıkayıp aşağı inmeden önce üstüme baktım.
Evdeki erkekler dolayısıyla istemsizce şort giymeye çekiniyordum bu yüzden altımda gri eşofman üstümde de sıfır kol beyaz sporcu atleti vardı. Sorun görmediğimde eda hanımın bana verdiği tilkili ev pofuduk terliklerini ayağıma geçirip odamdan çıktım. Ne olursa olsun bana evini açan bu insanlara açıklama yapmalıydım.
En büyük oğul meselesi hala canımı sıksada eda hanım ve mehmet bey harici diğerlerini önemsememeyi seçiyordum. Böylesi daha iyidi. Merdivenleri indiğimde seslerin geldiği yer salondu. Omuzlarımı dikleştirdim ve içeri sakince adımladım.
Her zamanki gibi beni fark eden tekerlekli sandalyesini televizyona döndürmüş yiğit oldu. Elindeki oyun konsolunu bırakıp bana döndüğünde yanındaki kaan konuştu. "Oğlum napıyorsun lan öldürecek adamlar" deyip yiğite döndüğünde yiğitin baktığı yere yani bana baktı. Şaşırmışlardı çünkü 5 gündür ilk defa yemek dışında yanlarına gelmiştim. Salonda sadece ikisi vardı adımlarım kapıda durdu. "Eda hanım yok mu?" diye sordum. Çekingen tarafım şu an için ağır basarken bana dikkatle bakan ikiliden gözlerimi çekip oynadıkları oyuna baktım. Bilmiyordum. Hiçbir zaman bu tarz oyunları oynama şansım olmamıştı.
"Annem mutfakta" diyen kaandı. Kaşları çatık söylemişti ve gözleri boynumdaydı. Onlara uzak durduğum için muhtemelen boynumun durumunu tam göremiyordu. Kapattığım içinde olabilirdi tabii. Bir şey demeden salondan çıktım ve mutfağa yöneldim. Fakat mutfaktan çıkan kişiyle adımlarım sarsıldı. Komiser.
Hayır. Abi.
Hayır. Hayır. Komiser.
Abim yok.
Ondan kaçınmak için anında arkamı dönerken anında konuştu "konuşacağız kaçma" salona girdiğimde amacım salondaki kapıdan bahçeye çıkmaktı hala peşimi bırakmazsa bahçeden dışarı çıkacaktım. Yiğit ve kaanın önünden geçerken "seninle konuşmak istemiyorum" dediğimde değil bahçeden çıkmak daha bahçe kapısına ulaşamadan kolumdan tutulmuş ve ona doğru döndürülmüştüm. Korkuyla bağırdım. "Dokunma bana!" kolumu çektiğimde ısrar etmedi. Hiçbir şeyi belli etmeyen suratı sinirlerimi bozuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benlik
Teen FictionMutlu için hayat her zaman ayaklarına bağlanmış ağır taşlara rağmen yüzmek gibiydi. Öyle imkansız bir şeyi yapabiliyordu. Tek başına. "Bakın, benden ne iyi bir evlat, ne iyi bir kardeş ne de iyi bir abla olur. Beni görmezden gelmek her zaman daha k...