Vote ve yorum yaparsanız mutlu olurumm
🌙
Bana verilen odadaydım. Yani odamda. Olaylı gece bitmiş gün doğmuştu. Aynanın karşısına geçtim günlerden pazardı ve eda hanım sohbetimiz sırasında pazar kahvaltılarını saat 10'da yaptıklarını söylemişti. Saçlarımı iki yandan örmüştüm ve bu sefer morluklarımı kapatmamıştım. Yanlış yapan benmişim gibi davranıyordum ama boynum bu hale gelsin isteyen ben değildim sonuçta. Telefonumu alıp ekrandan saate baktım. 10:04.
Yutkundum. İlk defa kahvaltıya inecektim. Üstelik dün geceden sonra. Yaşadığım şeyin panik atak olmadığının farkındaydım. Bir nevi sinir krizi geçirmiştim. Ama bunu nedensiz yapmamıştım. Kırmızı çizgim geçildiği anda içimden bir canavar çıkıyordu. Kendimi savunma şeklim böyle korkunçtu işte. Çok düşünmek istemedim. Doktorun akşam verdiği ilaçtan sonra gece sorunsuz bir şekilde uyumuştum zaten.
Daha iyiydim. Daha iyi olmak zorundaydım.
Odamdan kafamı çıkarttım ilk önce, kimse yoktu. Muhtemelen herkes aşağı inmişti. Biriyle karşılaşmayacağımın rahatlığıyla odamdan çıktım ve asansöre yöneldim. Evet iki katlı ev olmasına rağmen evde asansör vardı. Muhtemelen yiğit için yapılmıştı. Bir kat olmasına rağmen bir kere olsun binmek istemiştim asansöre. Hem bayadır boğazımdan tek lokma geçmemişti. Vitaminlerim sayesinde ayaktaydım. Merdivenlerde gözlerim kararsaydı yaralanabilirdim.
Asansöre bindiğimde aşağıya doğru olan oka basmıştım, kapılar kapanıyordu ki bir el devreye girmiş ve sensörlü kapının açılmasına neden olmuştu. Elin sahibiyle göz göze geldiğim anda sırtımı yasladığım asansör duvarından ayrıldım. Turandı. Kırmızı gözleri ve göz altı torbalarıyla daha uykusu olduğu belliydi. O gözlerle beni görmüş ve hafifçe kaşlarını çatmıştı. Dün bana dediği şey aklıma geldi. Hep en hassas anımda vuruyordu beni.
Cidden şansımı sikeyim. Neden o olmak zorundaydı? Kaan olsa bile olurdu ama o...
Asansörden çıkmak için hamle yapmıştım ki kurduğu cümleyle kapının önünde durmuştum. "Siz kahvaltılara iner miydiniz prenses hanım?" O ise bu sefer benim eski yerime geçmiş ve arkamda kalmıştı. Kapılar kapanırken tepki vermedim. Şu birkaç saniye içinde onu dövsem nasıl olurdu acaba? Ayılmamış gibiydi zaten dayağımdan sonra ayılırdı.
Görmezden gelmek en iyisi diye tekrarladım. "Abini görmezden gelmek çok ayıp" deyip yine uykulu ve alaycı şekilde konuştuğunda kapı açılmıştı. Kendimi hızla dışarı atarken ellerim yumruk olmuştu. Onu görmezden gelme sebebim gayet ortadaydı. Ayrıca bu evde beni en çok görmeyen oydu.
Arkamdan adımlarını hissederken ondan daha da uzaklaşmak için yemek odasına girdim. Masadaki tüm aile üyeleri bana dönmüştü. Sanırım komiser evde değildi. O hariç herkes masadaydı. Eda hanım şaşkınlıkla sandalyesinde doğrulmuştu. "Mutlu, günaydın annecim gel otur hemen masaya" gergin bir şekilde gülümsedim ve masadaki iki boş yere baktım biri doktorun yanıydı diğeri ise kaanın yanı. Hiç düşünmeden doktorun yanına oturduğumda diğer yanımda yiğit vardı. Derin bir nefes bıraktım. Kahvaltıyı bu tatlı ikiliyle sağ salim atlatabilirdim.
İkiside bana günaydın derken bende onlara demiştim. Doktor omzuyla omzuma vururken ona minik bir gülümseme gönderdim. Dün geceden sonra ikimizin arasında büyük kırılmalar olmuştu. Doktora gülümseyerek bakarken yüzüme gelen siyah zeytinle irkilmiş ve önüme dönmüştüm. Yine turan... Dişlerimi birbirine geçirdim. "Anne kızının hiç terbiyesi yok abisine günaydın bile demedi" dediğinde elimle hareket çekip 'al sana günaydın' demek istemiştim ama eda hanım konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benlik
Novela JuvenilMutlu için hayat her zaman ayaklarına bağlanmış ağır taşlara rağmen yüzmek gibiydi. Öyle imkansız bir şeyi yapabiliyordu. Tek başına. "Bakın, benden ne iyi bir evlat, ne iyi bir kardeş ne de iyi bir abla olur. Beni görmezden gelmek her zaman daha k...