Aylar sonra Merhaba!
Hiç düzenleme yapmadan atıyorum muhtemelen bir sürü yazım yanlışı var şimdiden mazur görün ve evet yazdığım en uzun bölüm:")
Bunun hatrına satır arası yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen
Keyifli okumalarr
Mutlu;
Karakoldan dışarı çıktığımda hızlanan nefesimi düzene sokamıyordum sağ tarafa arabaların park edildiği karanlık tenha yere yöneldim kimsenin beni görmemesi için. Tüm bedenim titrerken başımın uyuştuğunu hissediyordum. Aldığım hızlı nefeslerden dolayı boğazım ve dudaklarım kurumuştu.
Turan benim yüzümden hapse girecekti.
Annem ve babamın yüzüne nasıl bakacaktım?
Bela olmuştum en sonunda başlarına. İlk defa haksızlığa susmamıştım onda da neler olmuştu. Sessiz olarak kalmalıydım. Hep sessiz olmalıydım.
Bacaklarım artık beni taşıyamazken kendimi bir arabanın yanına attım ve yere oturarak arabaya yaslandım. Başımı taşıyamıyordum bu yüzden geriye doğru arabaya yaslanmıştım. Neydi şu an yaşadığım?
Panik atak?
Anksiyete krizi?
Ölecekmişim gibi hissederken elim cebimdeki telefona gitmeye çalıştı ama onu bile alamadım. Uyuşmuştu her yerim. Sanki bedenimdeki tüm kan çekiliyordu. Ben ise hiçbir şekilde tepki gösteremiyordum.
"Kim var orada? İyi misiniz?" diyen kişiye deydi gözlerim 30'larında bir adamdı. Takım elbiseliydi. Beni yerde gördüğü anda düşünmeden diz çöktü. "Sakinleş yalnız değilsin ve ölmeyeceksin" derken elindeki poşetlerden birini boşalttı ne çıkardığını görmemiştim ama sonrasında poşeti ağzıma doğru getirdi. "Şimdi nefesini sadece bu poşete vererek birkaç dakika geçirmen gerekiyor" kafamı biraz zorladığında onunda yardımıyla poşeti nefesimle şişirip yine içime çektiğim nefesimle büzüştürmüştüm.
Dediği gibi birkaç dakika sonra nefesim düzene girdiğinde başım hala bedenime ağır geliyordu ama çok daha iyidim. Ağzımı yavaşça poşetten çektiğimde beni pür dikkat izleyen adam konuştu. "Birini aramamı ister misin?" başımı olumsuz anlamda salladım. Aslında annemi ya da Oğuz abimi isteyebilirdim ama endişelendirmek istemiyordum.
Keşke Selim burada olsaydı.
"Ambulansı aramamı ister misin?" yine kafamı olumsuz anlamda salladım sonunda sesimi bulduğumda ise "teşekkür ederim" diyebildim. Gülümsedi adam hüzünlü hüzünlü. "Ben avukatım eğer karakolluk bir durumun varsa istersen yardım edebilirim" duraksadım. Avukat mı?
"Bugüne kadar kaç dava aldınız ve kaçını kazandınız?" diye sorduğumda o halimle bunu sormamı beklemiyor olacak ki birkaç saniye suratıma şaşkınca baktı. Ardından inanamazcasına güldü. "Sıkı bir müşteriymişsin"
Sesimi çıkarmadım o da devam etti "40 dava 39 galibiyet"
"Neden 40 değil?" Israrım karşısında kaşlarını havaya kaldırdı. "Çünkü müvekkilimin abisi komiserdi kardeşinin birkaç gün nezarethanede kalmasını doğru buldu" suratına boş boş baktım. Müvekkilinin abisi deccal olabilir miydi? İnsan kardeşine neden bunu yapardı? Ben Turan için bile istemezdim bunu.
Avuç içlerimi yere yaslayarak kalktığımda o da benimle kalkmış ve bana bir kart uzatmıştı. Kendimi daha normal hisseserken kartı elinden aldım ve üstündeki yazıyı okudum. Avukat Serkan Bolat. Bolat?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benlik
Novela JuvenilMutlu için hayat her zaman ayaklarına bağlanmış ağır taşlara rağmen yüzmek gibiydi. Öyle imkansız bir şeyi yapabiliyordu. Tek başına. "Bakın, benden ne iyi bir evlat, ne iyi bir kardeş ne de iyi bir abla olur. Beni görmezden gelmek her zaman daha k...