Derin bir nefes alıp karşılarında dikildin. Gerekirse dayak yer öyle giderdin bu evden ama giderdin.
Daha fazla bu evde kalmaya tahammül edemem.
"Ne varmış ki üstümde?" Dedin kollarını bibirine birleştirerek. Bu onları tabiki sinirlendirecekti çünkü onlara asla asla asla karşı gelemezsin.
"Ne demek ne varmış üstümde? Kolların çırılçıplak ortada ve pantolon un vicudunu belli ediyor!"
Ardından annen söze girdi, "Bana bak, orada birileri mı vardı da böyle giyinip gittin? O*ospu mu olacaksın sen başımıza!"
Aslında senin bir şey deyip onları sinirlendirmene gerek yoktu çünkü bunu zaten kendileri rahatça yapıyorlardı.
"Ay bey bizim sülalede adımız çıkar! Bana bak kız, bir daha böyle giyindiğini görürsem bir daha evden çıkamazsın!"
"Üzerimde bir şey yok ama sizin bu 'baskıcı aile' davranışlarınıza aynısını söyleyemeyeceğim" dediğinde ikisinde öyle bir sanan bakmıştı ki bir an öleceğini sandın.
Annen elindeki yemek kaşığını sana uzattığında hiçbir tepki vermedin.
"Bana bak sen ne biçim konuşuyorsun bizimle! Ben senin annenim o da baban, bize ne hakla karşı çıkarsın!"
"Bir daha bu evden çıkmak yok sana ceza! Hanım hanım oturacaksın evde, sonra seni verdiğimizde kocana nasıl bakacaksın?"
İşte en nefret ettiğim kısım.
Kaşlarını çattın, "Size söyledim ben o teyzenin oğluyla falan evlenmeyeceğim!"
"Kes sesini! Sen hak ettin bunu, aslında kabul etseler de seni verip kurtulsak!"
Annen bunu dediğinde sanki içinde bir şeyler kırılmıştı ama önemi yoktu.
Yanlarından hızla geçip önceden gizlice hazırladığın küçük bavulu aldın, gerekli her şeyin içindeydi.
Telefon, şarj aleti ve kulaklığını da aldın, başka senin için değerli bir şey yoktu. Bir de biriktirdiğin para.
Bunu gördüklerinde yine önemseyeceklerdi çünkü yine Avril'e gittiğini sancaklardı.
Odandan küçük bavulu ve çantanı alıp çıktığında tahmin ettiğin olmuştu. Kapıyı açarken içeriden anne ve babanın sesini duydun,
"Bak yine gidiyor oraya!"
"Aman bırak hanım, gitsin de biraz huzur bulayım şurada."
Evet, siklemediler.
Acaba ülkeden gittiğimi bilseler de böyle mi yaparlardı?
Daha fazla durmadan kapıyı çarpıp çıktın ve asansöre bindin. Hiçbir hüzün duygusu hissetmiyordun.
Evinden ayrılıyor gibide hissetmiyordun çünkü burası sana cehennemdi, ev değil.
Dışarı çıkıp taksi durağına giderken bile bir kez olsun arkana bakmadın, tüm o boktan anıları orada bırakıp gitmeye kararlıydın.
Anne, baba, elveda.
Umarım asla beni aramazsınız ve bulamazsınız. Sizden nefret ediyorum.
Taksiye binip havaalanına gelmen uzun sürmedi. Şimdi yapman gereken tek bir şey vardı. Telefonunu açıp Avril'e mesaj attın.
Buralardan gidiyorum. Yıllardır bunun için bekliyordum Avril, ailevi durumumu biliyorsun. Seni çok seviyorum ve seni bırakmak inan benim için çok zor. Ama lütfen üzülme ve hayatına devam et. Ailenin kıymetini bil olur mu? Seni hiç unutmayacağım tek değerlim. Lütfen beni aramaya yada bulmaya çalışma, böylesi daha iyi.
Elveda.
Mesajı yazdıktan sonra elinle yanaklarını sildin ve telefonu kapatıp denize fırlattın. Yenisi alabilirdin. Sadece geçmişe dair hiçbir şey istemiyordun, yeni bir ülkede yeni bir sayfa açmak en iyisiydi.
Daha sonra havaalanına girdin ve dış hatlar bölümüne gidip bilet aldın.
Ülkeni bırakıyor olduğun için elbette üzülüyordun. Ama ekonomi bile bok gibiydi.
Atam ülkenin amına koydular be.
Almanya'ya giderken rahattın çünkü; yıllarca Avril ile Almanca kursuna gitmiştin. Ailen elbette buna karşıydı ama Avril'ın ailesi sayesinde ikna olmuşlardı.
Daha sonra bıraktığını sansalarda sen gizlice kursa gitmeye devam etmiş ve zor da olsa Almanca öğrenmiştin.
Her şey bugün içindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YABANCI / TOM KAULITZ
Teen FictionKendini beğenmişin teki! Sana ölüp biten kızların amına koyayım Kaulitz!