BÖLÜM 17

306 24 1
                                    

( Bir kaç gün sonra)

Tom eve geldiğinde annesinin mutfaktan neşeli sesini duymuştu. Telefonla konuşuyordu.

"Gelsin gelsin tabi yavrum benim. Bill ve Tom çok sevinecek!  Hm hm, evet, tamam. Bu akşam mı? Tamam canım."

Çantasını bırakıp mutfağa girdiğinde annesi konuşmasını bitirmişti.

"Hoşgeldin oğlum! Bill yine dershaneye mi gitti?"

"Evet. Neşelisin bayağı. Bir şey mi oldu?" Annesi sevinçle başını salladı,

"Evet, bugün akşam kuzenin Mathew geliyor! Bayrağıdır görüşememiştiniz, özlemişsinizdir." Ah hayır.

Hayır hiç de özlememişti. Ve bunun gayet geçerli bir sebebi de vardı,

1-2 yıl önce Mathew, yine onların eve gelmişti kalmak için ve pek de iyi şeyler olmamıştı. O zamanlar Bill'ın bir sevgilisi vardı ve Mahtew bunu biliyordu. Bilmesine rağmen kıza göz dikmiş, ve taciz bile etmişti.

Bunu sadece Tom ve Bill biliyordu. Daha sonra onla gerekirse hiç konuşmamışlardı.

"Sevinmedin mi oğlum?"

"Sevindim anne, neden sevinmeyeyim... Ne kadar kalacakmış?"

"Hep olduğu gibi, 10 gün." Aman ne güzel.

Odasına geçtikten sonra telefonunu çıkardı ve Bill'e mesaj attı,

Tom: Bu akşam Mathew gelecekmiş. Mesaj bir kaç dakika sonra görülmüştü,

Bill: Yine mi geliyor şerefsiz. Umarım akıllanmıştır da geliyordur... Yine bizim okula mı gelecek dersin?

Tom: Başka ne sanıyorsun Bill? Müdürün onu ne kadar çok sevdiğini unuttun galiba.

Bill: doğru, ne kadar kalacakmış bari?

Tom: 10 gün.

Bill: Bunu söylemek istemiyorum ama... Sence Yn'ye de Isabel'e yaptığını yapar mı?

Tom: Hayır cesaret edemez. Edecek olursa o ellerini kırar bı tarafına sokarım. Neyse erken gel bari.

Bill: Tamam geliyorum birazdan. Of...

~
(Tom'un anlatımı)

Mutfaktan gelen nefis kokuların sebebi Mathew'dı. Annem Mathew'ı çok severdi çünkü halamın oğluydu, bir de güya zeki ve uslu...

Saat neredeyse yediyi geçiyordu. Mathew birazdan gelmezse kesinlikle yemeklere saldıracaktım, neden onu beklemek zorundayım?

Nihayet beklediğim zil sesi kulaklarıma ulaştı, gelmişti. Annem koşarak kapıyı açtı,

"Mathew! Hoşgeldin yavrum geç geç!"

Koltukta otururken kalkma zahmetine girmedim bile. Bill de öyle. Mathew içeri geçtiğinde kapıyı annem kapattı. Mathew elindeki poşetleri mutfağa bırakırken omzunun üstünden salona, bize baktı,

"Oo, nasıl da özlemişler hemen koşup tokalaştılar ya." Annem onaylamazca bize bakıyordu.

Umarım kendini düzeltmiştir salak, yoksa sikimin bile umurunda değil kendisi.

Annem sofraya çağırdığında babam da gelmişti.

~

Annemle babam uzun zamandır Mahtew'i görmedikleri için sürekli olarak soru soruyorlardı.

"Annenler iyi mi?"

"İyi çok şükür. Ya, yemeğini de baya özlemişim teyze, eline sağlık."

"Afiyet olsun kuzum benim."

Bu sohbetlerden sıkılmıştım. Sevdiğim yemek olmasa çoktan kalmıştım zaten masadan.

Babam soracak soru bulamayınca boşta bulundu, " Kız var mı bakayım?"

Umarım vardır.

" Yok abi ya. Bu aralar dersler biraz yoğun zaten zorlanıyorum. Şu kariyer işini halledeyim ona da sıra gelir."

Bak bak laflara bak amcık. Görende Tanrı kutsasın şu çocuğu ne kadar zeki diyecek.

Diyor zaten de neyse.

Bill çatalını masaya bırakıp ayağa kalktı, "Ben doydum, size afiyet olsun."

Yemeğimi bitirmiştim ve daha fazla yersem sınırları aşardım. Bu kadar yememem lazım, yoksa o kadar spor boşa gidecek.

Bende arkasından ayağa kalktım, "Bende. Afiyet olsun."

~

Bill'ın odasında otururken Mathew geldi en sonunda.

" Kaç yıldır görüşmüyoruz hoşgeldin bile demediniz, hayırsız kuzenler."

Bill yavaşça başını elindeki telefonundan kaldırdı,

" Kaç yıldır neden görüşmüyoruz sence? Son olayı unuttun galiba ama istersen hatırlatabilirim?"

Mathew sıkıntıyla of çekti ve ortamıza oturdu,

"Of kuzen, aradan ne kadar zaman geçti. Bakın o zamanlar ne kadar iğrenç şeyler yaptığımı biliyorum ve üzgünüm, ergenlik işte. Emin olun öyle biri değilim artık."

Ondan pek de emin değildim. Bill her ne kadar kolay affeden ve inanan biri olsa da ben öyle değildim.

"Öyle olsun bakalım."

YABANCI  / TOM KAULITZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin