"Heeseung." diyip beni dürtmeye başladı. Gözlerimi açtım.
"Geç mi kaldım?"
"Hayır geç kalmadın. Uyanman için."
"Ne kadar var?"
"Bir saat falan."
Kollarımla boynuna sarıldım. "Biraz daha uyuyabilirim o zaman."
"Hayır uyuyamazsın, kalk. Zaten canım yanıyo."
"Niye canın yanıyo?"
"Dün yüzünden olabilir mi?"
"Sen zorladın."
"Mükemmeldi ama. Kesinlikle tekrar istiyorum."
"Sen dün gece canın yandığı için mi öyle yürüyodun?"
"Evet." demesine güldüm. "Çok tatlı yürüyodun."
"Canım yanıyodu bir kere. Tatlı falan değil."
"Çok da tatlı."
"Hayır değil."
"Öyle."
"Değil."
"Sevgilim."
"Sevgilim. Uyanmazsan bu gece beni bulamazsın."
"Ben polisim. Seni illa bulurum."
"Bulamazsın. Kalk çabuk." dedi ve belime oturdu.
"Yine bana mı vurucaksın?"
"Vuriyim mi?"
"Vursan ne yazar?"
"Beyefendiye bak çok iddialı."
"O narin ellerin canımı yakama-" diyecektim ama karnıma attığı yumrukla sustum. "Sanırım narin değilmiş."
"Ellerim narin olabilir ama bu güçlü olduğumu değiştirmez sonuçta."
"Öpersen kalkarı-"
Eğildi ve direkt dudaklarıma yapıştı. Elleriyle yakamı tuttu ve beni de kendiyle beraber arkaya doğru kaldırdı.
Yakamı bıraktı ve kollarıyla boynumu sardı. Omuzlarından yana, yatağa doğru ittirdim ve sırt üstü düşmesini sağladıktan sonra üstüne çıktım.
Dudaklarımızı ayırdığımda altımda masum masum yüzüme bakıyordu.
Eğildim ve yanağını öpüp geri çekildim. "Artık kalkabilirim."
Üstünden kalktım ve dolabın önüne gittim. Arkadan kollarını boynuma sardı. Kolunu öptüm.
"Ne giyiceğimi sen seçsene."
"Seçerim." dedi ve kollarını benden ayırıp önüme geçti.
O kıyafetlerimi seçerken kollarını ona saran ben oldum. Eğildim ve boynunu öptüm.
Dolaptan çıkardığı takımı bana uzattı. "Normalde senin gibiler bunu giymiyor mu?"
"Evet de-"
"Seni bunların içinde hiç görmedim. O yüzden bugün bunları giyiceksin." dedi ve ellerime sıkıştırdı.
"Neyi bekliyosun? Ben mi giydiriyim?"
"Olabilirdi aslında."
"Hadi giyin. Kravatını ben bağlarım."
"Olur o zaman." dedim ve elimdekileri giyinip Jae'nin yanına geri döndüm.
"Aslında değiştirsek mi?"
"Niye?"
"Çok yakışıklı olmuşsun. Biri asılır."
"Sevgilim."
"Sus. Kravatların nerde?"
"Şurda." dedim ve kravatların durduğu yeri gösterdim. Oraya gitti ve bakınmaya başladı.
Biraz bakındıktan sonra iki tane kravatla yanıma geldi. İkisini de havada tutup bana gösterdi.
"Hangisi?
"Şu-"
"Ya da boş ver. Deneyip seçelim." Bir tanesini omzuna attı ve elindekini boynumdan geçirip bağladı.
"Bu güzelmiş ama diğerine de bakalım." dedi ve boynumdakini çıkardı. Diğer omzundakini taktı.
"Kesinlikle bir önceki." dedi ve bunu da çıkarıp ilk taktığını geri taktı.
"Mükemmel oldun." dedi ve parmak uçlarına çıkıp yanağımı öptü.
Telefonunu çıkarıp saate baktı. "Hiii geç kalmışsın. Niye söylemiyosun vaktin geçtiğini?"
"Çok tatlıydın bozmak istemedim."
"Of Heeseung. Hadi yürü."
![](https://img.wattpad.com/cover/351220532-288-k390086.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boy You Really Got My Soul | Heejake
Fanfiction"Anladığın dilden konuşacağım. Doğruyu söylersen istediğini alırsın ama yalan söylersen..."