"Dans edelim mi?" dedi sarhoş sarhoş elini bana uzatıp. Elini tuttum ve kucağıma çektim.
"Hiç gerek yok."
Dudağımı öpüp geri çekildi. "Gerek var sevgilim." dedi ve kucağımdan kalkıp ortada dans etmeye başladı.
Elindeki içkisiyle dans etmeye devam ederken bir kalabalığın arasına girmişti.
"Heeseung."
"Ne var?"
"Ne oldu?"
"Ne olmuş?"
"Sinirli gibisin."
"Elimden her an mesleğimin gitmesi söz konusu tabii ki öyleyim."
"Jaeyun'u mu kıskandın?"
"Başka kimi kıskanabilirim Jay?"
"Ben en iyisi Jake'in yanına gidip geri getiriyim." dedi ve Hoon ayağa kalkıp yanına gitti.
Dikkatlice Jaeyun'a bakıyordum. Hoon'un yanına gitmesi ve bir şeyler söylemesiyle Hoon'u arkasında bırakarak hızlı ama bir o kadar da dengesiz adımlarla yanıma geldi.
Elimi tuttu ve beni de kaldırmaya çalıştırdı. Bileğini tuttum ve yanıma çektim.
Kollarını boynuma sardı ve ona bakmamı sağladı. "Sevgilim beni kıskanmış galiba."
"Jaeyun."
"Aish takma bu kadar. Rahat ol biraz, sadece dans ediyorum. Sonuçta buraya kutlamaya gelmedik mi? Biraz dansın kötü bir yanı olamaz." dedi ve sardığı kollarını boynumdan ayırıp tekrar ayağa kalktı.
"Bu beni çıldırtıyor."
"Olay çıkarma da ne yaparsan yap."
Bir süre daha Jaeyun'u izledim. Gözümü bile kırpmadan onun hareketlerini izliyordum.
Yaptığı bir hareketle dengesini kaybedip düşecekken birinin belini tutup kaldırdığını görmemle ayaklanmam bir oldu.
Hızlı adımlarla yanına gittim ve elini tutup sürükleyecektim ki belini tutan adam beni dürttü. Ona döndüm.
"Evet?"
"Kimsin de onu böyle götürebiliyorsun?"
Tutulu ellerimizi ve cebimdeki cüzdanı çıkarıp içindeki polis rozetini gösterdim.
"Sevgilisiyim ve polisim. Tekrar elini sürmeye çalış bakalım, neler oluyo?"
Hiçbir şey demeden yanımızdan ayrıldı. Ben de Jaeyun'u ordan çıkarmak için elinden sürüklemeye başlamıştım ki kapıda kolunu elimden çekti.
"Gitmek istemiyorum."
"Ama zorundasın." dedim ve elini tuttum. Tekrar elini çekti.
"Sadece dans ediyodum."
"Anlayamamış gibisin Jake. Sana benden başkası dokunamaz bile."
"Sadece yardı-" cümlesini bitirmesine izin vermeden kucağıma aldım ve yürümeye başladım.
Kucağımda tepinse de bir işe yaramıyordu.
Onun kapısını açtım ve koltuğuna koyup kemerini bağladım. Kapısını kapatıp kendi tarafıma geçtim.
Arabaya bindiğimde kollarını önde birleştirmiş sessiz sessiz oturuyordu.
"Ne? Trip mi yiyorum?" dediğimde konuşmayıp omzunu kaldırdı.
Ona döndüm ve hızlıca iki elimi de yanaklarına yerleştirip kendime çektim ve dudaklarımızı birleştirdim.
Önünde birleştirdiği kollarını ayırıp boynumu sardı. Hiç durmadan kucağıma oturdu ve dudaklarımızı ayırıp elini göğsümde gezdirmeye başladı.
"Arka koltuğu mu yatağı mı tercih edersin?"
"Eve kadar dayanabilecek misin?"
"Ben bir aya yakındır bekliyorum, eve kadar beklesem hiçbir şey kaybetmem di mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boy You Really Got My Soul | Heejake
Fanfiction"Anladığın dilden konuşacağım. Doğruyu söylersen istediğini alırsın ama yalan söylersen..."