Merhabaa! Yeni bir bölümle karşınızdayımm Umarım beğenirsiniz. Lütfen bir önceki bölüm için kızmayın banaa :)) Medyada Şarkı vaar. Adam'ın söyleyeceği şarkı. Pinhani'den. Yorumlarınızı saklamayın benden. Beğenilerinizi de saklamamak istiyorsanız şurda bir yerlerde bir yıldız olacaktı... Anladınız siz. Fikirlerinizi belirtin lütfen. Şimdiden teşekkür ederim. İyi okumalaaar!
Korkuyor musun diye sorduğunda hafifçe başımı salladım ama anlayamadığım bir şekilde tepki vermedi. Düpedüz yalandı... Çok korkmuştum. Bana öyle bağırmasını asla beklemiyordum. Daha doğrusu benim ona bağıracağımı da düşünmüyordum. Hiçbir şey anlamadığımı söyledi. Ama sonra bir şey söylemedi. Ve bir adım daha gerileyince başımı duvara çarptım. Bir bu eksikti. Çok fena canım acıdı ve başını elime koydu. Fazla yakındık. Bu halde duruyor olmamız bile korkutuyordu bir de eli saçlarımdaydı. Nasıl korkmazdım? Elbette bunu söylmezdim. Bu kadar yakın olmamız beni korkutuyor mu diyecektim yani? Bu ne böyle öpecek gibi. Kıpırdayacak cesareti bulamıyordum. Malum mesafe... Benim orda olduğumu unutmuşçasına duvara baktı biraz. Daldı gitti sanki. Ben de cesaretimi topladım ve kolunu tutup yavaşça başımdan indirdim.
Arabaya biraz yaklaştım ve en tatlı ifademi takınarak:
-Artık gitsek mi?
Sinirliydik ve korkmuştum. Böyle gitmeyecekti. Birinin durumu düzeltmesi gerekiyordu. E korkan taraf da ben olduğuma göre...
Bir anda dikkati dağılmış gibi oldu. Sanki uyuyormuş da uyanmış gibi. Sanki daha sakin gibiydi.
-Tamam gidelim.
Arabaya bindik. Hemen emniyet kemerimi taktım. Konuşmak istiyordum. Çünkü hala sinirliydi. Direksiyonu fazla sıkıyordu. Direkt olmasa da kaçamak bakışlarla ona baktığımda dudaklarını okuyabiliyordum. Sürekli Araz deyip duruyordu.
-Yalın...
Cevap vermedi ama yine bana döndü. Sadece baktı. Bir saniye sadece. Bu efendim demek gibiydi işte.Artık daha yavaştı. Zaten buralar çok daha güzel yerlerdi. Kahretsin ki nerede olduğumuza dair en ufak bir fikrim yoktu. Sadece biraz sosyetik bile sayılabilirdi, söyleyebileceğim tek şey.
-Ben az önce sana bağırdığım için özür dilerim. Yani aslında-
Sözümü kesti. Gerçi ne diyeceğimi bilmiyordum zaten. Bir bakıma iyi oldu.
-Ben özür dilerim. Buna hakkım yok. O gerizekalıya sinirlendim. Sonra...
Hafifçe direksiyona vurdu sonra.
-Özür dilerim Ada. Afederdin. Affet lütfen.
-Affedecek bir şey yok. Öyle deme. Zaten ikimiz de suçluyuz. Sorun yok şimdi.
-Yani?
-Yani affettim.
Daha bir rahatlamış gibi göründü. Fısıldadıysa da duydum. "Sonuçta içinde var." dedi. Hiçbir şey anlamadım. Soramadım da ama. Yine içinden Araz dediğini gördüm. Sinirlensin istemiyordum bir daha. Yani tam sakinleşmediğini göz önünde bulundurursak siniri geçsin istiyorum demem daha doğru olacak sanırım.
-Onun söylediklerini dikkate alma. Saçmaladı.
-Ya senin söylediklerin?
-Yalın ben sana bir şey demedim ki. Sen... Sadece bu kadar çok şey söylemesen de olurdu yani.
Sesimi bilinçli bir şekilde çok alçak tutuyordum. Olası bir bağırmam söz konusu olduğunda senaryoyu görmüştüm. Hiç hoş olmuyordu.
Benim söylediklerimi umursamaz halde devam etti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adam
RomanceIssız bir Ada'ya bir Yalın ve bir mAraz düşerse ne olur... Artık ıssızlıktan çıkar öyle değil mi? Issız bir kalbi vardı işte Ada'nın, Yalın hayalleri vardı ve şimdi gerçeklerden mAraz mı doğacak? Yalın, ıssız ve belki de sonradan mAraz doğuracak bi...