Herkese merhabaa! Yine beraberiz. Çok uzun bir ara ve şu ana kadar ki en uzun bölüm. Affınıza sığınıyorum. Yorumlarınızı okumak için sabırsızlanıyorum. Umarım hoşunuza gider. İyi okumalaaar!
Gözlerine bakmaya biraz da olsa alışmaya başladığımdan heyecanım eskisi gibi yatıştırılamaz değildi. En azından pembeleşmeye başlayıncaya kadar kavrulmuyordu yanaklarım. Bu yeterliydi benim için. Gelip masanın önünde durdu sarışın, uzun boylu bir çocuk. Biraz da tanıdık.
Onu özlemiştim. Gerçekten özlemiştim. Gerçi biz ne zaman kavuşabildik ki.
Benim karşımdaki sandalye boştu, onun oturması için. Ama o masanın başında dikiliyordu. Bana bakıyor gibiydi ama bakmıyor gibiydi de. Daldı bir an. Erdem Abi'ye minnet borçluydum!
-Oğlum? Otursana.
Yalın gerçekten kötü görünüyordu. Hayran olduğum duruşu şimdi çok başkaydı. Nasıl geçtiğini sormak eve giren birine geldin mi demek kadar anlamsız olurdu. Sınavda saçalarıyla epey uğraşmış olmalı çünkü girmeden önce böyle değildi.
Sanki bi' anda uykudan uyanmış gibi oldu. Karşıma oturdu. Bu yakınlığa gelince Üçümüzde ona bakıyorduk. O da masadaki yarım limonata bardağıma. Bir şey söylemesini bekliyorduk. Annem ve erdem abi daha çok anlayış merhamet içeren bakışlarıyla. Benimki çok daha farklıydı. O benim sevgilimdi. Merhamet değil merhem olmam gerekirdi eğer açılan bir yara varsa. Ki diğerleri iyiydi. Bu da... Ne saçmalıyordum. Konuşamıyordu bile. Berbat geçmişti. Onu üzülmesi en son isteyeceğim şeyler listesinde en son tercihim bile olamazdı. Hem de doğum günümde!
-Canım iyi misin?
Annemin Yalın'ın eline dokunarak söylediği cümle. Evet anne, benim yapmam gerekeni yaptın. Elini tutması gereken bendim ama maalesef ki siz varsınız. Üçümüz de bir şeyler söylemesini istiyorduk ama konuşmayan, bunu belli etmeyen bir bendim. En çok endişelenen bendim halbuki. Ama ne yapacağımı bilmiyordum. Sadece ona uzun uzun bakabiliyor olmam annemlerin yanında ilk kez sorun teşkil etmiyordu.
Aniden başını kaldırdı Yalın.
-İyiyim Aslı abla. Endişelenme benim için.
Bakışlarının sonraki hedefi de Erdem Abi oldu. Ben değil. Bana bakmıyordu resmen. Bir saniye bile! Peki neden?
-Baba, ben arabayla gitsem şimdi? Ayıp olmaz değil mi?
Ses tonu öyle mahcubiyet doluydu ki. Kim bilir nasıl hissediyordu ama bu halde bile kibardı. Benim sevdiğim adam. Ama bana bakmıyordu. Bir terslik vardı işte. İkinci cümlesini söylerken anneme ufacık baktığında annemin dudaklarına buruk bir gülümseme. Üzülmüştü o da. Zaten ayıp olur diyecek hali yoktu ya. O arabayla gitsin, biz bir şekilde dönerdik.
-Olmaz oğlum.
Kimse Erdem abi den bu tepkiyi beklemiyordu. Nasıl olmaz? Çocuk ne halde?!
Yalın'ın kaşlarıyla şaşkınlığın sonucu olarak biraz çatılıyorken Erdem abi ekledi.
-Bu halde araba kullanmana izin veremem ben. Bir sınav için seni tehlikeye atacak değilim. Gitmek istiyorsan gidebilirsin elbette ama sürücü sen olmaman kaydıyla. Bir taksiyle olabilir ancak.
-Pekâlâ. Görüşürüz.
Son hecenin belki üç hatta belki de dörtte birinde gözlerine değebilmişti bakışlarım.
Neler oluyordu?!
Cam kenarında oturan ben olduğum için taksiye binişini gördüm. Sanki buradakinden daha iyiydi. Ya da daha iyi olmasını istediğim için öyle gördüm. Bilemiyorum. Telefonumu elime aldım ve beyaz zarfın içinde sarı bir kağıt olan ikona tıkladım. Bir şeyler söylemesine ihtiyacım vardı. Sınav hakkında değilse bile bana karşı bu tavrı hakkında.
![](https://img.wattpad.com/cover/30134842-288-k658954.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adam
RomanceIssız bir Ada'ya bir Yalın ve bir mAraz düşerse ne olur... Artık ıssızlıktan çıkar öyle değil mi? Issız bir kalbi vardı işte Ada'nın, Yalın hayalleri vardı ve şimdi gerçeklerden mAraz mı doğacak? Yalın, ıssız ve belki de sonradan mAraz doğuracak bi...