Yağmur kokulum...

341 33 34
                                        

Beğeneceğini düşünüyorum. Vote ve yorum konusunda cimri davranmayacağını biliyorum, teşekkürler şimdiden. Cahit Sıtkı, Otuz Beş Yaş'ı sever misin? Yalın seviyormuş da, söyliyeyim dedim. Bu arada son kısım Yalın'ın defterinden. İyi okumalaaar! Umarım beğenirsin. Beğensen de beğenmesen de görüşlerini benden saklama ne olur. Bekliyorum. Okumanı da yazmanı da. Hoşça kal!

Yalın'dan...

Kulaklarımla duyduğum cümlenin benim ağzımdan çıkıp çıkmadığına hala tam olarak inanamamışken Adaların evinden bir ses geldi. Bir şey kırıldı. Cam ya da porselen neyse işte. Ama hiç ışık yanmıyordu. Yani? Hırsız? Ada bir anda fırladı oturduğumuz yerden. Kapıya gittik.

-Ben de geleyim.

-Hayır, Yalın. Bu gece için çok teşekkür ederim ama annem başka türlü düşünür.

Keşke öyle olsa. Ben o soruyu sorabildim ama cevap bile alamadım. "Beklerim." bile diyemedim. Keşke o başka türlü şeyler gerçek olsa Ada. Adam olsan keşke. Ahh...

-Ada! içerdeki kırılma sesi annen yüzünden olmayabilir. İçeride yabancı biri olabilir. Belki de hırsız? Başına bir şey gelebilir. Seni dinlemiyorum kusura bakma. Annene de söyleriz. Hem babam annen eve geldi mi diye merak etmiş. Taksiyle gelmiş annen araba bozulmuş da. Onu sorarım. Ama yalnız bırakmam seni. Asla.

Tamamen yalandı. Ve ben asla yalan söyleyemezdim. Elimden geldiği kadar oyunculuk yapmaya çalıştım, artık ne kadar olduysa. Babam eve gelmedi bile. Yani son bir saat içinde geldiyse bile bilemem. Ben de Ada'nın da evde olduğunu düşünmüş ve onların sokağa gelmiştim. Yağmur başlayınca da o geldi çünkü aklıma. Yağmurdaki kavgamız. İlk kavgamız. Evlerinin biraz ilerisinde arabayla durmuş, arabanın önünde onu düşünerek evlerine bakarak, yağmurda bulduğum papatyaya bakarak ıslanıyordum. Kızlar seviyor, sevmiyor diye fal bakar ya, yağmura rağmen dik durmaya çalışan bu papatyayı sırf bunun için teker teker yapraklarından ayırmaya değer mi diye düşünmüştüm. Papatyadan bir taç yapar Ada'ya verirdim, takarsa seviyor, takmazsa sevmiyordur. Yapraklarını koparmaya gerek yok ki. Böyle düşünüyorken Ada çıktı dışarı. O an hiçbir şey düşünmeden yanına gittim. Ağlıyordu! Neden orada olduğuma dair bir soru sorsa verecek tek kelimem yoktu. Onun için oradaydım. Ama Ada'ya, Araz'ın sevgilisine bunu söyleyemezdim. Hala onu sevmekten vazgeçemediğimi söyleyemezdim.

Onun gözlerinden süzülen her gözyaşı beni intihar ediyordu! Biraz önce bulduğum kopmuş papatyadan farksızdı. Savunmasız, tek başına ve yağmurun acımasızca ıslattığı bir papatya.

Çok üşüyordu. Arabaya gitmeyi teklif ettim ama kabul etmedi. Kaldırımın kenarına oturduk. Atkımı yere koydum hemen. Zaten hava soğuktu ve yağmur yüzünden üşüyordu. Oraya oturmasına izin veremezdim ya. Oturduk. Montumla omuzlarını örttüm. Sol omzuna da elimi koydum. Tamamen kendiliğinden gelişti. Onu sarıp sarmalamak istiyordum çünkü, üşümesin diye sarılmak istedim. Sarılamadım elbette. Sadece elimi omzuna koydum ve ovdum biraz.

Hapşurmuştu da zaten. "Benle yaşa." diye fısıldadı. Çok kısık sesle ama, duymamıştır bile."Hep, beraber." dedim sonra da. Evet, bunu o söylemeliydi ama duymadı ki beni. Hep beraber değil. Hep, beraber. Hep ve ikimiz birlikte.

Başını başıma yasladım yavaşça. Başımı döndüren kızın başı başıma değiyordu. Aslında ileri gittiğimin fakındayım, yani şu an fark ediyorum bunu ama ne yapayım, o kadar kötü bir haldeydi ki. Ne kadar sevgilisi olsa da bu haline dayanamazdım. Benim asıl dayanamadığım onun arkadaşımın sevgilisi olmasıydı belki de. Durmadan ağlıyordu. Anlatmadı da. Araz'la ilgili diye düşündüm. Çok kıskandığından falan bahsediyor çünkü Araz. Üzmüş olabilir. Bunu neden ona sordum bilmiyorum. Ama onu sevmediğini söyledi! Sonra omzuma yasladı başını. Böylesi daha iyiydi. Gerçi onunla her şey en iyiydi. Onu sevmediğini söyledi. Bu benim için ne büyük bir umut taşıyordu farkında bile değildi belki de. Ne kadar yalnız olduğundan bahsetti sonra.

AdamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin