Bölüm 18 | ❝Kayıp Çocuk❞

2.4K 115 134
                                    

Hello bebeklerimm (:

Yıldızlarımızı parlattıktan sonra keyifle okumanıza geçebilirsiniz. Bu bölüm oh oh maşallah diyebileceğiniz bir bölüm. Beyniniz yanacak. Bu yüzden sindire sindire okuyun derim. Yorumlarınızı bekliyorum <3

18. BÖLÜM

Kayıp Çocuk

Riva'nın boynuna doğru eğildiğinde, içi titrer gibi oldu. Nefesini içine çekerek gülümsedi ve dudakları hafifçe titrerken bir öpücük bıraktı. Portakal çiçeği ve yoğun bir şekilde yasemin kokusu. Muazzam bir kokuydu onun için, nefes yerine bu kokuyu soluyabilirdi. Cıvıl cıvıl kuşların öttüğü, dallardan rengarenk çiçeklerin açtığı bir bahçedeymiş gibi hissettiriyordu. Parmakları çiçeklerin kadife gibi yapraklarına sürtünüyormuş gibi. Parfümüyle teninin kokusu adeta bir olmuştu. Baştan çıkarıcıydı. Onun tabiriyle baştan aşağı zehirli, ama bir o kadar da büyüleyiciydi.

Sanki uzun süre nefes almamış, kalbi çarpmamıştı genç adamın. İlk defa bir şeyleri hissediyordu. Bir sürü tene dokunmuştu parmakları, hiç böyle olmamıştı. Parmakları ona dokunurken daha önce kimseye dokunmamış gibi hissetmek, tuhaf geliyordu. Tedbirli, çekingen, ürkekti ilk defa. Vahşileşmek, onun bedeninin her bir milimini keşfetmek istiyordu.

"Barış, dur." Diye fısıldadı genç kız kıpırdanarak. Ellerini Barış'ın omzuna indirip ondan uzaklaşırken belindeki bacaklarını çözmeye çalıştı.

"Durmak istemiyorum." Barış, inatla bakışlarını yeşillere dikerek, bacaklarını sıkıca tuttuğunda bedenini kendine bastırdı. Bu hareketi Riva'nın nefesi bir an kestikten hemen sonra dudaklarının boğuk bir nefesle aralanmasına neden oldu. Ona doğru yaklaşıp dudaklarına doğru fısıldadı. "Sen de istemiyorsun."

Gözlerini kapatıp kafasını boynuna doğru tekrar eğdiğinde Riva üzerindeki parmakları ittirip ayaklarını yere bastı. Barış'ın parmakları üzerinden çekilirken Riva'nın yüzündeki ifade belirginleşti. Seyrek kaşları çatık, gözleri kısık ve dudakları düz bir çizgi halindeydi. "Müdürü duymadın herhalde?" Diye mırıldandı. "Hemen buradan çıkmalıyız." Yukarı toplanan eteğini düzelttikten sonra Barış'ın derin bir nefes vermesiyle yeşillerini ona çevirdi.

Başını hafifçe iki yana sallayıp ona doğru yaklaştı. "Senin sesin hariç hiçbir şeyi duymuyorum güzelim."

"Dudağına bulaşmış." Dedi gözlerini kaçırmaya çalışırken. Ses tonundaki tınıdan, paniklediği anlaşılıyordu. "Sil şunu. Anlayacaklar."

Barış'ın dudaklarına muzip bir gülümseme yayılırken Riva bir şey söylemesine müsaade etmeyerek yanından uzaklaştı. Kapının önüne gittiğinde yere çömelip hızla anahtarı kavradı. Anahtarı kapının kilidine yerleştirip çevirdiğindeyse Melina'nın sesini duymuştu. "Durun, kapı açılıyor!"

Genç adamın yüzünde ise hala kocaman bir gülümseme vardı. Sessiz bir şekilde Riva'yı süzerken gülümsemesini engelleyemiyordu. Beyaz gömleğini düzeltip dudağına bulaşan ruju parmağıyla sildikten sonra dudaklarının üzerinden diliyle geçip ıslattı. Kapıyı açtığında karşılarında Melinayı, Ateşi ve burnundan soluyan müdürü bulmuşlardı. Arkalarında ise okul üniformasını giyinen paparazi gibi bakan koca bir topluluk vardı.

Riva ciddi bir ifadeyle sınıftan dışarı çıkarken kuzeni yanına yanaşıp "Neler oluyor?" Diye sordu onun duyabileceği şekilde. Zümrüt yeşili gözler, kuzenine karşı susması için kocaman olduğunda Melina ne demek istediğini anlamış olacak ki tek kelime etmedi.

Barış rahat bir tavırla sınıftan çıktığında elleri gri pantolonunun ceplerindeydi. Kapının üzerindeki anahtarı cebine atmayı unutmamıştı elbette. Sonrasında sanki hiçbir şey olmamış gibi adımlarını atmış, sınıftan öylece çıkmıştı. Tek elini cebinden çıkarıp öğrencilere selam verdiğinde "Sakin olun, polisi aramaya gerek yok." Diye mırıldandı. Bu müdürü daha da öfkelendirmişti. "Siz ikiniz derhal odama!" Diye bağırdı işaret parmağını bir Barışa bir Rivaya doğru savurup. "Derhal!"

Kalbi OlmayanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin