Bölüm 26 | ❝Hançer❞

1.5K 80 202
                                    

Bir sürü satır arası yorum bekliyorumm ona göre. Valla siz motivemi ne kadar yükseltirseniz o kadar çok bölüm yazasım geliyor bebekler <3

26. BÖLÜM
Hançer

Şehrin ışıklarını izlerken hayatının nasıl bu noktaya geldiğini düşünüyordu. Buzdan Prenses, insanların onu hayal kırıklığına uğratmasına alışkındı. Ama şimdi, işin içinde değer verdiği üç insan vardı. Biri sevdiği adam, Ateş Özkan. Diğeri kuzeni, Riva Atabay. Bir de, bu işte birlikte savaş verdikleri Barış Dündar. Mina'nın ölümü hakkında bir şeyler gizliyor olabilirler miydi gerçekten? Bu işte parmakları olabilir miydi? Atlas'ın üzerine suçu bilerek mi atmışlardı?

Melina'nın dikkati Yalın'ın sorusuyla dağıldı. "Arkadaki poşetten kahveyi uzatabilir misin?"

Yalın ona doğru bakıp yolda tekrardan dönmeden önce Melina başını salladı. Arkaya doğru uzanıp poşeti kavradı. Kucağına bırakıp içindekilere bakındığında "Kahverengi olan." Dedi Yalın. Hızla kahverengi teneke kutuyu alıp halkayı büktükten sonra ona doğru uzattı.

Kahveyi elinden aldığında açık olduğunu görünce bir an afallayarak ona bir bakış attı. Hemen sonra bir yudum almış, daha sonrasında "Daha önce hiç denedin mi?" Diye konuşmuştu.

Melina camdaki bakışlarını ona çevirdi. "Ne?"

"Kahveyi diyorum."

Kısa bir süre elinde tuttuğu kahvenin ambalajını inceledi. "Hayır, sade sert kahveleri pek sevmem. Markasını da ilk defa görüyorum."

Yalın'ın dudağı hafifçe kıvrıldı. "Doğru, ucuz mallar Sitlenaya pek uğramaz."

Genç kız derin bir nefes alıp "Her şeyde laf sokacaksın değil mi?" Diyerek gözlerini devirdiğinde, ses tonu sitemkardı. Onun yanında diken üzerinde gibiydi. Ne yapacağı, ne söyleyeceği belli olmuyordu. Dengesizin tekiydi.

"Poşette bir tane daha var. O senin ki."

Melina'nın kaşları çatılacak gibi olurken ayakucuna bıraktığı poşete yöneldi. Kucağına bıraktığında teneke kutunun soğukluğunu bacaklarında hissedebiliyordu. Beyaz ambalajını incelediğinde hafif bir şaşkınlıkla kafasını ona doğru kaldırdı. "Vanilya ve çilekli kahve sevdiğimi nereden biliyorsun?"

"Bilmiyorum." Diye mırıldandı direksiyonu sağa kırarken. "Sadece sevebileceğini düşündüm."

Bir eliyle kahveyi tutarken diğerini poşettin içine uzattı. "Kruvasan." Dedi eline aldığı paketi gösterip. "Bu da mı tahmin?" Kaşları çatıldı. Paketteki çilekli kurabiyeye uzandı. "Veya bu?"

"Buzdan Prenses olunca dikkat çekiyorsun." Kötü bir şeymiş gibi söylemişti. "Her teneffüs kruvasan, Vanilyalı ve çilekli dondurma, çilekli çikolata falan yediğini düşünürsek aklımda kalmış olabilir."

Ağzı hafifçe aralandı bir an. Hemen sonra kaşları da havalanmıştı. "Resmen beni dikizliyormuşsun."

Rahat bir tavırla omuz silkti. "Düşmanın hakkında bilgi edinmek zorundasındır."

"Yediğime kadar." Dedi üstüne bastırarak. Hayret eder gibi bir ifade vardı yüzünde ve bu ses tonuna yansıdı. "Bu, resmen hastalık."

Yalın ona dönüp dudaklarına doğru baktığında kalbi sıkıştı. "Hastayımdır belki."

Melina hiçbir şey demeden önüne döndüğünde 'Onun eline bu kozu vermemeliydim.' Diye düşündü. 'Benimle dalga geçiyor olmalıydı. Onunla seviştiğim için benimle oynuyordu. Lanet olsun, bir bu eksikti. Hayatımı mahveden bu adama bu kozu verdiğime inanamıyordum!'

Kalbi OlmayanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin