28." tuna'yı alacağım elinden."

104 8 15
                                    

Oğlunu okula bırakıp bahçeden yeni çıkan Gamze ile yokuş yukarı uzanan asfaltı adımlayan Ömer birbirilerine temkinli adımlarla yaklaşıyorlardı o sabah. Bir önceki gece ayrıldıkları durum tuhaftı, Gamze adamı dargın halde bırakmış, o dargınlığın ne kadar süre ve nasıl bir boyutta süreceğini bilememişti. Ömer bunu ölçmeye çalışan bakışlarını fark ediyordu ona doğru yaklaşırken. Oysa Gamze'nin korktuğu şey olmayacaktı, Ömer öfkeli değildi artık. Sevdiği kadını görmenin verdiği keyfi, onunkilerde tuttuğu bakışlarına rahatlıkla yansıttı.

Aralarındaki mesafe azalırken bunun farkına vararak rahatladı Gamze, karşı karşıya geldiklerinde ise bir kez daha kontrol etmek istiyormuşçasına adamın gözlerini taradıktan sonra "Affettin sanırım?" dedi gülerek. "Çok da fena bakmıyorsun."

"Fena mı bakmam gerekiyor? O nasıl olacak?"

Tatlı bir şekilde kaşlarını çattı kadını sorgularken. Gamze iç çekip "Valla..." dedi abartılı bir tonda. "Bazen soğuk davrandığında bir bakışın oluyor, ne yalan söyleyeyim..." Belki doğru kelimeyi bulmak için, belki de dürüst olma cesaretini kazanmak için biraz duraksadı. "Etkileyici yani." diye tamamladığında adam hoşlanarak kaşlarını kaldırdı.

"Etkileniyorsun? Olumlu etkilenme diyebilir miyiz?"

"Hayır. Olumsuz örnek." diyerek hızlıca cevap verdi. Birbirleriyle şakalaşma istekleri öyle belliydi ki ikisinin de aynı anda gülmeye başlamasını durduracak hiçbir şey olmamıştı.

"Gülmek de... Çok yakışıyor ama." dedi Gamze yanaklarına ve kısılan gözlerine bakıp. Ömer'in hoşuna gitmiş olsa da onun tutarsız tavırlarını hatırlatmaktan geri durmayarak "Hayatında başka biri olduğu için ettiğin iltifatlara karşı teşekkürler." dedi. Hala bu konuda bozuk olduğunu, belki çocuksu bir ifadeyle dile getirdiğinde Gamze daha da rahat bir tavırla "E affetmişsin işte." dedi.

"Ben seni her zaman affederim." dedi Ömer. Artık bahsetmesi gereken daha önemli bir mesele vardı ve konuyu oraya getirmesi gerekiyordu. Kadının hala gülen gözlerine bakarken, az sonra bunu söndürecek olması yüzünden suçlu hissetse de devam etti. "Affetmek zorundayım çünkü seni seviyorum. Sen beni sevdiğini inkar etme aşamasında olduğu için affetmeyebilirsin."

Son bir kez takılmıştı ama bunu yaparken bile sesinin fazla yumuşak tonda olması Gamze'nin dikkatini çekti. Ruh hali kesinlikle değişmişti. Tam da tahmin ettiği gibi, bir şeylerden özür dilemek üzere gibi görünerek "Ama bu seferlik affet, olur mu?" dedi.

Neden bahsettiği hakkında ise bir fikri yoktu. "Anlamadım?" diye sordu kaşlarını çatarken.

Ömer'in bakışları okula doğru kaydı. "Ben bugün buraya ders vermek için gelmedim."

"Doğru, haklısın. Kıyafetinden de belli zaten. Niye geldin?"

Üzerindeki kapüşonsuz penye sweate ve kot cekete bakıp safça sorgularken aklında bir fikir olmadığı, meraklı bakışlarından belliydi. Bir an yutkunsa da çok fazla beklemeden "Nevzat Bey'le konuşup... Okuldaki işimden ayrılmak için geldim." dedi Ömer. Yüreğinde ağır bir yük hissetti. Gamze'nin o meraklı bakışları yerini bir anda oldukça soğuk ve uzak bakışlara bıraktı. Az öncesine kadar keyfi yerinde olan kadından eser yoktu. "Ne demek istiyorsun sen?" dediğinde bu bir soru değil, suçlamaydı.

Ömer onun aksine sakin kalmaya özen gösterdi. "İstifa edeceğim."

"Şaka yapıyorsun değil mi?"

İnanmak istememenin inkarcı gülüşü vardı. Oysa genç adamın yeterince ciddi olduğunu görüyordu. "Sana iftira atıyorlar, iftirayı da geçtim özel hayatın yüzünden seni kovmaya çalışıyorlar ve sen de boynunu büküp ayrılıyorsun, öyle mi? Bu musun sen Ömer?"

ÖMER: SaplantıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin