Ömer Eren ve Süsen Kılıç. Çok da masum olmayan, sırlarla dolu bir aşk.
Çok sevmek herşeyin üstesinden gelmeye yeter miydi?
Peki Ömer, abisinin ölümüne yol açan kazada ona çarpan arabanın içinde Süsen'in olduğunu ve Süsen'in bunu ondan sakladığını öğ...
"Aslında insanı en çok acıtan şey, hayal kırıklıkları değil. Yaşanması mümkünken, yaşayamadığımutluluklardır." Dostoyevski
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
⛓️
Ben her zaman sevgisiz büyüyen bir çocuk olmuştum. Küçükken şimşeklerden korktuğum zaman annemi çağırırdım, gelmezdi. Annemin beni ağlattığı zaman, teselli olması için babama sarılırdım, sarılmazdı, iterdi beni. "Git odanda ağlamaya devam et!" derdi.
Bunlar daha buz dağının görünen kısmıydı. Daha küçücük yaşta o kadar acı sığdırmıştım ki bedenime. Bazen düşünürdüm, hep böyle mi olacak? Kimse beni sevmeyecek mi? Neden kimse beni sevmiyor? Ben kötü bir kız mıyım?
Sonra büyüdüm, herşeye rağmen büyüyebiliyormuş insan. Tek başıma, kimseye dayanmadan bugünlere kadar devam ettirebilmiştim hayatımı bir şekilde. Küçük şeylere anlam yükleyip onlarla mutlu olmaya çalışmıştım. Lise çağına gelince, Ömer'le karşılaştım. Başta pek haz etmezdik birbirimizden ama sonra nasıl olduysa, rüyalardaki gibi bir aşk yaşamaya başladık.
Ta ki o gece, Kadir kazası gerçekleşene kadar...
O gece herşeyi Ömer'e anlatmalıydım. Susturdular. Yine de söylemek istedim, bu sefer neredeyse canımdan oluyordum. Bu sır yüzünden zaten bir kişi hayatını kaybetmişti. O zaman anlamıştım, bu söylenemeyecek kadar kötü bir şeydi.
Kaç gece ağladım, kaç gece lanetler okudum kendime bilmiyordum. Ama bildiğim tek bir şey vardı; Mutlu olmak bana yasaktı. Bu hep böyleydi. Daha küçücük bir kız çocuğuyken bile. Ama ben şansımı fazla zorlamıştım. Bir şey olmayınca olmuyordu.
Ama şöyle bir gerçek vardı, gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkma gibi bir huyu varmış. Ömer her şeyi öğrenmişti. Her şeyi yalan yalnış biliyordu ve şuan onun gözünde abisinin katiliydim.
Belki verdiği tepkilerde haklıydı ama bu söylediği sözlerin canımı acıtmayacağı anlamına gelmiyordu.
Canım acıyordu, hem de fazlasıyla.
Sahi, o kazayı bir de gerçekleriyle dinleseydi bu kadar büyük bir tepki verir miydi?
Verirdi.
Dedi içimdeki ses ve ekledi.
Bu o kadar kolay bir şey değil. Abisinin ölümü senin gözlerinin önünde oldu, sende onu sakladın. Onu öldüren kişinin sen olup olmaması fark eder mi gerçekten? Sonuç olarak Kadir öldü, sende o gece oradaydın.
Hayır bu doğru değildi. Kadir'e çarpan kişinin ben olup olmadığım tabii ki de farkederdi. Ve ben bunu Ömer'e tüm gerçekliğiyle anlatacaktım.
Canımdan olacağımı bilsemde, Ömer'e her şeyi anlatmadan ölmeyecektim. Yemin etmiştim kendime.
Ömer'in gözlerinin içine baka baka, canımı yakan sözler söylemiş, polisi arayıp beni ihbar etmişti