Ömer Eren ve Süsen Kılıç. Çok da masum olmayan, sırlarla dolu bir aşk.
Çok sevmek herşeyin üstesinden gelmeye yeter miydi?
Peki Ömer, abisinin ölümüne yol açan kazada ona çarpan arabanın içinde Süsen'in olduğunu ve Süsen'in bunu ondan sakladığını öğ...
"Düşmeme izin vermezdi belki ama beraber düşersek de kaldırmayı bilirdi."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Hani bazen yolun sonuna gelmiş hissedersiniz kendinizi. Her şey buraya kadar demek ki, bundan sonra ne olacaksa olsun dersiniz. İşte tam olarak o noktadaydım. Bir yandan sürekli karşıma çıkan karanlık geçmiş, bir yandan düşünmekten kafayı yediğim geceler.
Şimdi de en güvendiğim kişi tarafından bir darbe yemek. Hayatımda sırtımı yaslayabileceğim tek kişi de bugün bana inanmamıştı. Bu acıların altında daha ne kadar edilecektim? Mutlu bir son yok muydu bana?
Başımda şiddetli bir ağrı varken gözlerimi açmaya çalıştım. Kulağıma gelen uğuldayan seslerle her tarafım uyuşmuş gibiydi. Kirpiklerimin üzerindeki sanki bir ton ağırlığı hiçe sayıp zorlukla araladım gözlerimi.
"SUSUN! UYANDI!" Tanıdık bir ses. Ömer'di. Bütün uğuldamalar kesilirken gözlerimi bulunduğum yerde gezdirdim. Okulun reviriydi. Sedyede uzanmış yatarken, Ömer baş ucumda, ellerini ellerime kenetlemişti.
"Sevgilim iyi misin, nasıl hissediyorsun?" diye sordu endişeyle. Bir de soruyor muydu? Onu duymazdan gelerek derin bir nefes aldım. Dudaklarımı zorlukla hareket ettirip, "S-su." diye mırıldandım. Ömer hemen doğrulmama yardım ederken, Berk sedyenin yanındaki su şişesinden bardağa su dolduruyordu.
Berk'in yanında duran Oğulcan söze girdi. "Sen haklıymışsın Süsi. Senin ödevinmiş, matematik hocası kontrol etti defterinden bakarak yazıyı, Leyla'yı da müdürün odasına çağırdı şimdi."
Şimdiden sonra ne anlamı kalmıştı ki? Hadi herşeyi geçmiştim Ömer'in davranışıydı zaten canımı en çok sıkan. Başımı olumlu anlamda sallarken Berk'in uzattığı suyu aldı Ömer. Ve yardımcı olmak istercesine bana içiriyordu ki durdurdum onu. "Kendim içebilirim."
Bardağı ellerinden alarak dudaklarıma götürdüm ve kana kana içtim. "İyi misin nasıl hissediyorsun kendini?" diye endişeyle bana bakarken soru sordu Ömer.
Bakışlarımı vücudumda gezdirdim. Ayak bileğimin üzerinde bir sargı vardı. Yaranın feci bir şekilde sızladığını var sayarsak kötü kesilmişti orası. Dizlerime kadar ufak tefek çizikler vardı ama bileğimdeki kadar keskin değildi.
Kollarım da da vardı aynı izlerden ve son olarak alnımın üzerindeki bezi göz önünde bulundurursak orası da kötü durumdaydım.
Bütün bunları hiçe sayarak cevap verdim "İyiyim." Bu kadar. Her ne kadar ağlamak istesem de güçlü durdum.
Ömer'in gözlerine bile bakmadım. "Arkadaşlar bizi biraz yalnız bırakır mısınız?" Ömer'in sözüyle arkadakiler geçmiş olsun dileklerini iletip çıktılar revir odasından. Şimdi sadece ikimiz kalmıştık.
"Süsen..." diye söze girdi. Gözlerini vücudumdaki bütün yara izlerinde gezdirdi. "Bakma bana acıyarak!" diye konuştum sinirle ve ekledim "İyiyim ben!"