"Kalbinden başka gidecek yerim yok. Beni evsiz bırakma."
Özdemir AsafÖmer'den...
Nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde kıyıdan uzaklaşmaya başlayan gemiye bakakaldım bir süre. ''SÜSEN! KORKMA SAKIN! GELİYORUM YANINA.'' diye Süsen'e seslenirken, yanımda duran denizcilerin birinden teknesini hazırlamasını istemiştim. Korkuyor muydum? Elbette korkuyordum. Onu bir daha kaybetmeyi, hem de sonsuza kadar kaybetmeyi kaldıramazdım.
Geminin nasıl olur da kıyıdan uzaklaştığına anlam veremiyordum. Bir insan geminin bağlı olduğu halatı açmadığı sürece, geminin hareket etmeyeceğini biliyordum sadece. İşte beni de korkutan buydu. Halatı başka birinin açmış olma ihtimaliydi içimde büyüyen endişenin sebebi. Daha önceki zamanlarda marinaya çok sık geldiğim için, gemicilerin çoğunu tanıyordum. İçlerinden en güvendiğim kişi olan Oğuz teknesine binerken bana seslendi. ''Abi, atla hadi. Takip edelim!'' Dediğini ikiletmeden bindim tekneye. Oğuz gemiyi çalıştırıp kontrolü sağlarken elim telefonuma gitti. Bir yandan gözümle Süsen'in olduğu gemiyi takip ediyordum. Aramızda bayağı mesafe olduğu için onu net bir şekilde göremiyordum.
Telefonla Süsen'i ararken bir yandan da söyleniyordum. ''Hadi güzelim, aç şu telefonu!'' Açmamıştı. Telefonu çalıyor ama açmıyordu. Bu beni daha fazla korkutmaya yetiyordu zaten. Tekrar tekrar aradım onu ama açmamaya devam ediyordu. Sinir ve endişeden kıpkırmızı olduğuma emindim. Ellerim saçlarıma giderken kendi kendime konuştum. ''Neden ya neden? Neden koruyamıyorum onu?!''
Oğuz geminin hızını arttırarak Süsen'in bulunduğu gemiye daha fazla yaklaştı. ''SÜSEN!'' diyerek adını sayıkladım beni duyması için. Gemi biraz öncekine göre daha yakındı ama hala onu göremiyor olmak endişeden deliye döndürüyordu beni.
Onu kaybetme korkusu...
Sanırım bu hayatta yaşadığım en kötü, en acı verici duyguydu. Ama hayat her zaman bir şekilde bu duyguyu tekrar tekrar hatırlatıyordu bana. Her zaman en korktuğumuz şeylerle sınanmaz mıydık zaten?
''Abi ben tekneyi, gemiye yaklaştıracağım. Demir korkuluklardan diğer gemiye ancak öyle geçebilirsin.'' Olumlu anlamda başımı sallarken Süsen'i görmeye çalışıyordum. Nereye kaybolmuştu? Nefes alışverişlerim hızlanırken, ona bir şey olacak korkusuyla kalbimde son derece hızlı atıyordu. Oğuz gemiyi Süsen'in bulunduğu geminin dibinde durdurdu. Zaman kaybetmeden teknenin korkuluklarından tutunarak Süsen'in olduğu gemiye atladım. Gözlerim her yerde onu ararken endişeyle ona seslendim. ''SÜSEN!'' Biraz önce yemek yediğimiz alana doğru ilerlemeye başladım. Ara koridoru geçtikten sonra, yemek masasının önünde gördüm onu.
Yerde baygın bir şekilde yatıyordu.
Bütün bedenimi korku kaplarken endişeyle yanına koştum. Ne olmuş olabilirdi ki burada? ''S-sevgilim.'' Elim yüzünü buldu. ''Süsen. Duyuyor musun beni?'' Korkuyla donup kalmışken nabzını kontrol ettim. Yaşıyordu. Ama baygınlığının sebebini anlayamamıştım. Kollarımı, Süsen'in bacaklarının altından ve boynunda geçirip kucağıma aldım. Biraz ilerideki geniş alana yatırdım bedenini. ''Sevgilim. Bak ben geldim. Hadi aç gözlerini lütfen.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sır ve Aşk-SüsÖm
Novela JuvenilÖmer Eren ve Süsen Kılıç. Çok da masum olmayan, sırlarla dolu bir aşk. Çok sevmek herşeyin üstesinden gelmeye yeter miydi? Peki Ömer, abisinin ölümüne yol açan kazada ona çarpan arabanın içinde Süsen'in olduğunu ve Süsen'in bunu ondan sakladığını öğ...