"Kalpte kemik yok ama en çok kırılan yer orası!
Ya kırdığın gönlü ALLAH seviyorsa?
Bilemezsin...
Bilseydin ödün kopardı,
Dokunamazdın..."*MEVLANA
******
Üzerimdeki üniformayı çıkartıp benim için getirtilen eğitim için olan kıyafetleri giyerek yavaş adımlarla yüzbaşının yanına gitmeye başladım. Yavaş gitmemin sebebi yolda giderken kurtulmanın bir yolunu bulmak ve hızlıca buradan tüymekti ama lanet yüzbaşı elimi kolumu bağlamış ve onun dediklerini yapmaya mecbur bırakmıştı. Daha doğrusu iki seçenek sunmuştu.
İlk seçenek binbaşı üniformasıyla karargâhta dolaşıp, askerleri elinde oynattığım için hapis cezasına çarptırılacaktım.
Diğer seçenek ise onun dediklerini yaparsam işin sonunda rahatça buradan çıkıp ablamın güvenli kollarına gidebilecektim.
Kimse kusura bakmasın ama bu gencecik yaşımda mapuslarda yatamazdım. Hem daha iş bulup yuva kuracaktım. Zengin ve yakışıklı bir kocam ve de boy boy bana benzeyen çocuklarım olacaktı.
Ah ulan, nasıl yakalandım bu yüzbaşıya!
Yaptıklarım için hiç pişman değildim, aklım hala yapamadıklarımdaydı. Hem intikam almıştım hem de eğlenmiştim. Burukça gülümsedim. Ne yalan söyleyeyim asker olmak da çok güzeldi. Keşke gerçekten olabilseydim. Hüznümü bir kenara bırakarak tekrar asıl konuya döndüm. Götümü kurtarmanın tek yolu ikinciyi seçmekti. Ben de öyle yaptım.
Hani bana aferin!
İlerde Levent'i ve eniştemi görerek duraksadım. Yavaş adımlarım yüzbaşıyı görünce daha da yavaşladı. Yüzbaşı gözlerini kısıp bağırdı. "Hızlı olmazsan gelir kolundan tutar direkt komutanın yanına gideriz kara bela!"
Tehditiyle koşarak hızla yanına varıp cevap verdim. "Geldim bile. Ha bir de komutanından cümle içinde bahsetmezsen sevinirim yüzbaşı."
Eliyle çenesini kaşıyıp dudağının ucuyla güldü. "Bu sana bağlı."
Göt lalesi! Sakin olup yapay bir şekilde gülümsedim. "Emin ol yüzbaşı çok uslu duracağım."
"İnanmayın komutanım. Gözlerine bakın tam tersini söylüyor. Kesin şeytanlık yapacak belli."
Eniştemin araya girmesiyle daha yeni fark etmiş gibi bakışlarımı ona çevirdim. İçten bir şekilde gülümseyerek cevap verdim. "Enişte, gözlerime gerçekten bakmış olsaydın, komutanının değil de benim yanımda olurdun. Ama sana kızmıyorum. Çünkü hiçbiriniz beni anlamak istemedi. Bir gün gözlerimin ta içine bak." Eniştemin şaşkın bakışlarından gözlerimi çevirip beni dikkatle inceleyen yüzbaşıya çevirip cümlemi tamamladım. "Sustuklarımı farkedersiniz belki."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUNGURUN PENÇE İZİ
General FictionBU BİR ASKER KURGUSUDUR. "Sen nasıl özel kuvvetsin ya? Mayına bastım diyorum. Kasaturayla falan imha etsene yüzbaşı!" Bir yandan da hönkürerek ağlıyordum. "Kal böyle de aklın başına gelsin. Belki akıllanırsın ağlayan bela." Ağlarken küfrettim."Seni...