"Hayatta en kötü şeyin yalnız kalmak olduğunu düşünürdüm.
Ama öyle değilmiş.
Hayatta en kötü şey, yanında birileri varken yalnız hissetmekmiş."*Robin Williams
******
*Geçmiş
"Sen nasıl tercih yapmazsın lan? Biz seni evde otur diye mi okuttuk ha?" Babamın sözleriyle sessiz kaldım. Çünkü konuşursam daha fazla kızacaktı. Zaten babamın yanında kendimi açıklamaya çalışsam bile o beni dinlemeyip kesin hüküm vermeyi seçecekti. O yüzden hep öğrettikleri gibi susarak, beni üzen cümlelerini dinlemeyi seçtim. "CEVAP VER BANA!"
Sesini yükseltmesiyle irkilip sağ elimin parmaklarıyla sol elimin parmaklarına tedirgince dokundurarak anneme baktım. Kocasından ölümüne korkan annem bakışlarımdaki korkuya rağmen bana yardım etmek istemeyip Nil'in saçlarını taramaya devam etti.
Gözlerimi ürkekçe babama çevirip sessizce kendimi açıklamaya çalıştım. "Şey baba... seneye tekrar hazırlanıp tıp kazanmak için tercih yapmadım. Öğretmen olmak istemiyorum ben." Tekrar bakışlarım yere çevirdim. Ne kadar istesem de babamın gözlerinin içine korkudan bakamıyordum.
Puanım öğretmen olmaya gayet yetiyordu ama ben ailemin gözüne girebilmek için tercih yapmayıp doktor olmak için bir sene daha çalışacaktım. Buna karar verme sebebim ise komşumuzun kızıydı. Tıp kazandığını annesiyle ballandıra ballandıra anlatmış ve annemi üzmüşlerdi. Ben de doktor olmayı ve onu gururlandırmayı seçerek öğretmen olmaktan vazgeçmiştim. Bu yanlış mıydı? Kimilerine göre evet. Ama ailesinden küçük bir sevgi kırıntısı bekleyen 17 yaşındaki Işık için yanlış değildi.
Bakışlarım babamın alnında atan damarlara sonra da kaldırmış olduğu eline çevrildi. Yüzümde patlayan tokadıyla başım yana çevrildi. Yanağımın ve dudağımın sızladığını hissettim. Gözümden akan yaşlara aldırmayan babam beni umursamadan anneme bakıp beni gösterdi. "Al şu kızını, yoksa elimden çok kötü şeyler çıkacak Fatma!"
Annem Nil'in yanından ayrılıp benim yanıma gelerek sertçe kolumdan tutup odaya doğru sürüklemeye başladı. Odaya girmeden önce babamın Nil'e dediklerini duydum ve sol gözümden bir damla daha yaş aktı. Aynen şöyle diyordu: "Kızım, sen ablan gibi olma ve sözümden çıkma tamam mı? Hazırsan gidip sana şu istediğin bisikleti alalım."
Ona kızım demesi ve bisiklet alması beni üzen şey değildi. Karne hediyesi almak için gece gündüz ders çalışan kardeşimi asla kıskanmazdım. Sadece Nil'in de benim gibi olmasından korkmuştum. Bir kere daha babamdan kızım kelimesini duymak için çok çabalayacak belki de kendi benliğini bulmadan ondan vazgeçecekti. Bir aferin almak için çocukluğunu ve gençliğini yakacaktı. İçimden fısıldadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUNGURUN PENÇE İZİ
General FictionBU BİR ASKER KURGUSUDUR. "Sen nasıl özel kuvvetsin ya? Mayına bastım diyorum. Kasaturayla falan imha etsene yüzbaşı!" Bir yandan da hönkürerek ağlıyordum. "Kal böyle de aklın başına gelsin. Belki akıllanırsın ağlayan bela." Ağlarken küfrettim."Seni...