"İnsan seviyorsa kaybetmekten korkar. Kıskançlık da bir kaybetme korkusudur. Kıskanmıyorsa eğer, yeterince sevmiyordur."*Oğuz ATAY
******
*Geçmiş
Gözlerimi yavaşça açmamla beyaz tavanla karşılaşmam bir olmuştu. Sırtımda hissettiğim ağrı yüzünden yüzümü buruşturup acıyla inledim.
"İyi misin Işık?" Ablamın telaşlı sesini duyunca hızla ona baktım. "Ağrın mı var yoksa? Dur hemen gidip doktoru çağırayım."
Bakışlarındaki endişeyi görünce kolunu tutarak durdurdum ablamı. "İyiyim abla. Endişelenme lütfen." Gözlerinden geçen kararsızlıkla gülümseyip elini sıktım. "Gerçekten iyiyim ben."
Sonunda inanmış olacak ki sandalyesini yanıma getirip oturmaya başladı. Aklıma neden burda olduğum sorusu takılınca yaşananları hatırlayarak hızla ayağa kalkmaya çalıştım ama sonucu ağrılı bir acı çekiş olmuştu. "Ağhh!"
"Niye kalkmaya çalışıyorsun kuzum sen?"
Kafamı yastığa koyup zihnimdeki soruyu direkt sordum. "Yağız ve Barış nerdeler abla? İyiler mi?"
Telaşımla ablam saçlarımı okşayıp cevap vermeye başladı. "Korkma ablacım. Yağız koltukta uyuyor. Barış'ta çok iyi. Ama burda değil."
Korkuyla ablama baktım. "Babası mı götürdü yoksa abla?"
"Hayır. Seni hastaneye getiren genç adam var ya. Onunla beraber gitti. Neydi adı, dur Cihan mıydı? Ha buldum. Cihangirdi. Cihangir'le gitti."
Evet ben de hatırlıyordum. Barışın Cihangir abi diye bağırışı, Cihangir denen adamın beni döven şerefsizi dövmesini ve beni kucağına almasını. Görüntü yoktu ama sesi çok net hatırlıyordum. Peki neden hemen gitmişlerdi ki?
"Hiçbir şey demediler mi abla?"
Sorumla ablam bana baktı. Başını sallayıp anlatmaya başladı. "Küçük çocuk seni görmek istedi. O kadar ağlıyordu ki kıyamadım. Seni görünce sakinleşti ama sen uyuduğun için fark etmedin. Seni kurtaran şu genç oğlan da askermiş galiba. Görevi olduğu için gitmek zorunda kaldı. Giderken de küçük yavrucağı da götürdü. Galiba kimi kimsesi yokmuş buralarda. Geçmiş olsun dileklerini iletmemi istedi."
Ablam anlatmayı bitirince gözlerim dolmuştu. Barış gitmişti. Belki de onu bir daha hiç görmeyecektim. Umarım babası yüzünden suçluluk duymuyordur yoksa kendimi hiç affetmezdim. Belki de benim yüzünden başına tüm bunlar geldi. Eğer eve geç dönmeseydi şerefsiz babasının gözü bu kadar dönmezdi. Kimi kandırıyordum ki? Babası olacak karaktersiz adamın Barış'a kızmak için türlü türlü bahaneleri olurdu. Küçücük bir çocuğa bu eziyet nedendi Allah'ım? Anne ve babaların günahlarını neden çocuklar çekiyordu ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUNGURUN PENÇE İZİ
Fiksi UmumBU BİR ASKER KURGUSUDUR. "Sen nasıl özel kuvvetsin ya? Mayına bastım diyorum. Kasaturayla falan imha etsene yüzbaşı!" Bir yandan da hönkürerek ağlıyordum. "Kal böyle de aklın başına gelsin. Belki akıllanırsın ağlayan bela." Ağlarken küfrettim."Seni...