26. BÖLÜM

21.8K 1.8K 665
                                    


"Bir insanı kazanmak zaman meselesi, kaybetmek ise an meselesidir."

*Josh Malerman

                                  ******

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                                  ******

Geçmişte kalmış olduğunu düşündüğüm tonlarca duygum vardı. Küçük bir kız çocuğuyken babama kırılmam diye düşürdüm hep. Yavaş yavaş büyüdüğümde onun tarafından defalarca kez paramparça olduğumda anlamıştım bazı şeyleri. Kız çocukları da babalarına sırtını çevirirdi.

Çocuklar, annelerinin gösterdiği şefkatle büyür derdi öğretmenim. Her çocuk gibi şefkat beklerdim annemden. Bana anlayışla bakacağını düşünürken içimde tonlarca kez sevgi sözcükleri sıralardım. Benim aksime gözünde ne anlayış olurdu ne de sevgi sözcüğü. Büyümek istemeyişimin asıl sebebiydi annem.

Sahi ikisi en son ne zaman saçlarımı okşamışlardı?

Hatırlamıyordum. Ya da öyle bir anım olmadığı içindi. Bilmiyorum.

Ablam ve abim dışında kimsenin beni anlamayacağını düşündüğüm o anılar artık bana sırtını dönmüş ve çekip gitmişti.

Cihangir, kalbimdeki duam, zincirim, bel bağladığımdı. İlk başta beni sevmediğini anlamıştım. Ben bile kendime katlanamazken o sakladığım tüm her şeyi gözleriyle görmüştü. Beni o gözlerinin içindeki kuyuda saklamıştı. Beni bilmiyordu ama o bendi aslında. Benim saklı yanlarımı gören tek adamdı.

Ben sıradan bir insandım. Her şeyi mantığıyla değil kalp süzgecinden geçirirdim ve Cihangir orada takılı kalmıştı. Beni yaşatmıştı. Yaşıyordum o gelmeden önce. Nefes almak bir ihtiyaçtı sadece ve ben onun yanında gerçekten yaşadığımı hissediyordum. Duygularım kilitli değildi. Kapana kısılmış gibi hissetmiyordum. Sadece bendim işte. Devrim Işık.

Zihnim karmaşanın tam ortasındaydı. Onu yara alırken görmüştüm ve bu sanki dünyanın son günü gibi geliyordu. Kıyamet kopsa dualarım kabul olmuşçasına sevinecektim. Beni korumak için etten duvar olmuştu. Olmuşlardı.

Sevgi yaşatırdı ama beni sevmek neden ona ölüm getirmişti?

Tanıştığımız ilk zamanlarda Işığı bulacağını söylemişti. İzin vermiştim. Belki Işığı gömüldüğü yerden bir umut çıkartıp diriltebilirdi yeniden. Ama Cihangir'in de bilmediği bir şey vardı.

Işık herkese bela getirdiği için sevilmemişti.

Doğduğum gün hastaneden çıkıp eve getirildiğimde ablam hevesle bana bakmak istemiş. Gördüğü an ay gibi parladığımı söyleyip Işık olsun demiş. Israrına dayanamayan annem ve babam kabul etmişlerdi. Ablamın verdiği bu isim bana yıkımdan başka bir şey getirmemişti. Işığın anlamı aydınlıktı güya.

Peki, neden herkesi karanlığa sürüklüyordum?

İçimdeki ses acımasızca cevap verdi.

Sen ışık olabilmek için fazla sönüksün. Senin ışığın insanı yarı yolda bırakır. Cihangir bugün olmasa bile seninleyken yolunu kaybedecek. Dayanabilecek misin buna?

SUNGURUN PENÇE İZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin