“Hayatın da tıpkı bir otomobil sürmek gibi, dışarıdan içeriye değil, içeriden dışarıya doğru olduğunu anladığınız zaman çok güzel şeyler olmaya başlayacaktır.”
Richard Carlson Aile: Hayat içinde en kuvvetli bağları kurduğumuz ve koşulsuz sevgiyi tattığımız yer şüphesiz ailemizdir. Anne, baba, kardeş ve çocuklar ya da diğer aile üyeleriyle aranızda yazılı olmayan bir sözleşme vardır aslında.
Aile içindeki her bireyin hayattaki istek, motivasyon ve ihtiyaçları farklıdır.
Tüm bu farklılıklara rağmen güven ve sevgi dolu aile çemberinin içinde durmak her zaman kolay olmayabilir. Aile içinde çizilen sınırları korumak oldukça zorlayıcıdır. Özellikle kalabalık ve herkesin hayata bakışının farklı olduğu ailelerde... Sağlıklı ve güçlü aile içi bağlar dürüstlük, samimiyet üzerine kuruludur. Bu bağları sarsmamak, gerçekliğine özen göstermek için de aile içinde kendinizi iyi ifade edebilmeniz, sorumluluklarınızı almanız, sınırlarınızı çizmeniz gerekir.
Anne babalar otoriter bir tavırla çocuklar üzerinde çeşitli yaptırımlar uygulamak isteyebilirler ya da çocuklar ebeveynleriyle olan ilişkilerinde birtakım sınırları zorlayabilirler. Kendi gerçeklikleriyle ördükleri bir geleceğe çocukları hapsetmek bazı ebeveynlerin düştüğü hatalardandır. Bir terzi nasıl ki bir elbiseyi ortaya çıkarmak için eline aldığı kumaşı kesip biçiyorsa, bazı anne baba tutumları bundan pek de farksız olamayabilir. Öyle ki geriye kırpılmış, ziyan edilmiş ve yaşanamamış, gerçekleştirilememiş hayatlar kalabilir.
Anne babalar bebeklikten itibaren çocukları güvenli bir hayatta tutmak isterler, onlar için bazen yersiz bir şekilde endişelenir ve kendi korkulu senaryolarını çocuklarına da aktarırlar. Bu aşırı koruyucu tavır çocuklukta meydana gelen bir yanlış bağlanma sonucu ortaya çıkar ve bu yanlış bağlanmanın etkileri kişinin tüm hayatına yayılabilecek olumsuz davranışlar geliştirmesine yol açabilir.
Aşırı koruyucu tavır bir çocuk üzerinde nelere yol açabilir?
Fazlasıyla korunaklı, dış tehlikelerden habersiz büyüyen bir çocuk bir illüzyonun içine hapsedilmiştir. Bunu tıpkı bir süs havuzunda yetiştirilen bir balık gibi düşünün. Oysa dış dünya öyle değildir, diğer insanlar, engeller, aşması gerekenler vardır yani bir anlamda zorlu bir dünya onu beklemektedir. Ve nihayetinde korunaklı, güvenli alanından çıkmak zorunda olduğu zaman geldiğinde sert bir duvara çarpma ihtimali vardır. Çocuk aşırı korumacı tavırla bağlandığı bir aile yaşantısından çıktığında, bu bağdan kopup dış dünyanın beklentilerine kendini yeterince bırakamaz.
Çocuk için her şeyi düşünen, yiyeceği yemeği, çalışacağı işi, kuracağı aileyi, hayatta atacağı adımları hesap eden “işgalci” bu aile yapısının niyeti iyi gibi görünse de bu başka bir durumun habercisidir.
Yetişkin olmak kendi başına ayaklarımız üzerinde durabilme becerisiyle gelir.
Kendi sorunlarını çözmeyen, dış dünya ile gerektiğinde mücadele edemeyen yetişkinler maddi ve manevi sorumluluk alamadıkları gibi kendilerini de gerçekleştiremezler.
Bu kısırdöngüden kurtulmak aileyle bağımlı hale gelmiş bir hayatı sınırlandırmak ve onların bekledikleri hayat senaryosuna hayır demekle mümkündür. Yetişkinliğe geçişi reddetmek, korunaklı aile arazisinden uzaklaşamamak, aynı zamanda kendinizi yaşamayı reddetmek, hayatın getireceği deneyimleri tadamamak ve potansiyelinizi keşfedememeniz demektir.
Elbette anne babaya karşı yerine getirilmesi gereken sorumlulukların olduğu aşikârdır. Onlar iyi eğitim almanız, mutlu olmanız ve kariyer hayatınızda başarıyı yakalamanız yönünde sizi teşvik de ederler ancak onların istediği gibi bir hayatı yaşamaya zorlandığınız noktada hayır demeniz kendi hayatınızın inşası için şarttır. Bu oldukça kırılgan bir zeminde yürümeye benzer, pek çok şeyi kaybetme, birilerini kırma ve üzme riskini hatırlatır size. Bu noktada onların aşırıya kaçan denetleyici tavrıyla yüzleşmelerini sağlamak aile içindeki dürüstlüğün bir gereğidir. İstemediğiniz bir şeye sırf onlar yüzünden evet demek zorunda olduğunuzu ve bundan dolayı duyduğunuz mutsuzluk ve üzüntüyle onların yüzleşmelerini sağlamanız gerekir.
Kültür ve geleneklerin yerleşik olduğu kapalı sınırlara sahip ailelerde daha sert yaptırımların ortaya çıkması olasıdır. Özel hayata dair sınırlamalar ve baskılar bu tip ailelerde çok daha sert olabilir. Özgürlük ve farklılıklara karşı tolerans kimi ailelerde daha düşüktür. Bu gibi durumlar sizin üzerinizde ağır bir yük olabilir. Değişime karşı gelişme direnci gösterdiğinizde büyük çatışmaların yaşanması söz konusudur ve bu talep aile için neredeyse tehdittir, beklentilerin ifade edilmesi kaosa ve kavgalara bile neden olabilir. Genelde otoriteyi elde tutan biri (ağabey, baba gibi) tarafından yönetilen bu tip ailelerde sınırlar kapalıdır. Herkesin sahip olduğu rolün kuralları nettir ve bu rollerin değişimine yönelik girişimlere verilen tepkiler de benzer şekilde katı ve nettir.
Aşırı kapalı bir ailede yaşıyorsanız sizin için çizilen sınırlara hayır diyebilmek, açık bir şekilde iletişim kurmak, fikir ve görüşlerinizi açık bir şekilde ifade edebilmek zor ve stresli olabilir ama ailenin buna uyum sağlaması adına bir alan açmanız, kendinizi ifade etmeniz ve anlatmanız çok önemlidir.
Geleneklere bağlı bir toplumda evlenmeye karar veren genç bireyler düğün hazırlığından eşya seçimine kadar aile büyüklerinin yaptırımlarına maruz kalabilirler. Kültürel olarak geniş aile düzeninden henüz kopamamamız ve ayrıca birey olma konusunda yaşadığımız sorunlar başka hayatlara müdahale etme konusunda sınır ihlallerine neden olabilir. Kendi beklentilerini genç çiftlere dayatma konusunda ısrarcı olan anne babalardan beklenen onaylar zaten zor bir süreç olan yuva kurmayı daha da çetrefilli hale getirebilir.
Büyükanne, büyükbaba gibi yaşça daha büyük ve zihince daha farklı düşünen kimselerin olduğu ailelerde sınırların birbirine karışması çok daha olasıdır.
Kuşak farkından doğan bazı eskimiş ya da geçerliliğini yitirmiş bazı düşünce ve davranış kalıplarıyla kendilerini var eden yaşlı aile bireyleriyle uzlaşmak bazen zorlayıcı olabilir.
Özellikle yeni evli çiftler çocuk sahibi olduklarında büyükanne ve büyükbabalar aile yaşantısına bir şekilde sızarlar. Özellikle çocuğun bakımına yardımcı olmak, yeni doğum yapmış anneye destek olmak için yeni evli çiftin yanında yer alan büyükler, bir süre sonra sınır ihlaline neden olabilir hatta daha ileriye gidip çocuk yetiştirme tarzındaki uygulamalarıyla ipleri tamamen ellerine geçirebilirler. Bu tip bir durumla karşı karşıya kaldığınızda net bir şekilde hayır demeniz hem kendiniz, hem büyükleriniz, hem de yeni yetişmekte olan çocuğunuz için kıymetlidir. Karıkoca rolünü üstlenmiş iki kişi aynı zamanda aile olmanın da sorumluluğunu üstlenmeli ve kendileri dışında aile yaşantısına müdahil olan kimselere hayır demeyi öğrenmeli, kızar mı-küser mi çekingenliğinden uzaklaşmalıdır. Sağlıklı ve sağlam bir aile ancak bu şekilde korunur.
Aileniz sınırlarınızı nasıl çizebilirsiniz? Güçlü bağları sarsmadan, ihtiyaç ve beklentilerinizi ifade edip bunların gerçekleşmesini nasıl sağlayabilirsiniz?
Öncelikle yapmanız gereken problemin ne olduğunu bulmaktır.
Kendinize sorun:
Hayır dediğinizde ailenizle çatışmanın başladığı noktalar neler?
Bir şey yapmak istediğinizde aileniz aşırı korumacı mı davranıyor?
Anne babanız sorumluluklarını sizin üzerinize mi yıkıyor?
Aileniz onların istediği mesleği seçmeniz konusunda baskı mı yapıyor?
Evleneceğiniz ya da ilişki kuracağınız insanlar hakkında katı yaptırımlar mı uyguluyorlar?
Ailenize isteklerinizi söylemek konusunda zorlanıyor musunuz?
Hayatınızla ilgili yaptıkları yönlendirmelere karşı koymakta sorun mu yaşıyorsunuz?
Aile içi ilişkilerinize karışan başkaları mı var?
Psikolojik ve fiziksel şiddete mi uğruyorsunuz?
Bu sıralananların arasında yanıtlarınızı belirleyin. Bunların her biri başlı başına bir sorun demektir. Sizin sınırlarınızı açık bir şekilde çizememenizden dolayı ortaya çıkan sorunlar... Ancak siz sınırlarınızı korumaya devam ettikçe ve dayatılanlara hayır dedikçe başlangıçta size yöneltilen okların birer birer indiğini göreceksiniz. Kendinizin bir birey olduğunu hatırlatmanın başka kolay bir yolu da yoktur. Sizin kendinizi net bir şekilde ortaya koymanız zamanla onların da size mecburen saygı duymalarına ve kabullenmelerine yol açacaktır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayır Diyebilme Sanatı
SachbücherMüthiş Psikoloji tarafından yazılmıştır Gerçekten "özgür" müsünüz? Dilediğiniz zaman dilediğiniz yemeği yiyebiliyor olmak mıdır sizce özgürlük? Toplumsal hiçbir baskı hissetmeden içinizden geldiği gibi giyinebiliyor olmak mı yoksa? Canınızın istediğ...