VI: Sevilme Kaygısı Yaşayanlar

42 1 0
                                    

Her canlı bakıma muhtaç doğar. İnsan da, hayvan da...
Beslenme, barınma, güvenli kollarda huzur hissetme ve sevilme ihtiyacı doğamızda var.
Tüm fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarımız anne babamız ya da bakımımızdan sorumlu kişiler tarafından karşılanır.
Peki hayati ihtiyaçlarımız karşılanırken, sevgi ihtiyacımızı da beraberinde yeterince doyurabiliyor muyuz?
Karşılıksız sevgiyle mi büyütülürüz yoksa koşullu bir sevgiyle mi?
Koşullu ve koşulsuz sevginin ayrımını çocuk aklımızla yapabilir miyiz aslında?
Neler öğreniriz kişiliğimizin tohumlarının atıldığı o önemli dönemde?
Bir bitkinin güneşe, suya ve toprağa nasıl ihtiyacı varsa insanın da ruhsal olarak sevilmeye, kabul görmeye, beğenilmeye ihtiyacı var.
Bizi yetiştirenlerin halleri, tavırları, yaklaşımları, kullandıkları sözcükleri, davranışları hepsi şüphesiz ki kişiliğimizi etkiler.
Ait olma ve sevgi ihtiyacı yeterince karşılanmamış çocuklar yetişkin olduklarında ilişkilerinde sağlıklı duygular geliştiremezler.
Büyük sorun şu ki ilerleyen yaşlarında ilişkilerinde sıkça sorun yaşayanların hiçbiri bu sorunların temel nedenlerinin çocukluklarında yattığını ve bu örüntünün o dönemde kurulduğunun farkında bile olmazlar.
Çocukluğunda yeterince sevgi görmemiş yetişkinler için kendileri dışında herkes hatalıdır, düzeltilmesi gereken hep başkalarıdır, kendileri daima haklıdırlar. Dünyayı suçlayıcı bu tavırlarının temelinde sevilme ve kabul görme ihtiyacı vardır.
Savaş alanına dönmüş, çatışması ve meydan okuması bol ilişkilerin de perde arkasında aynı duyguların gizlendiği söylenebilir pekâlâ.
Bebeklikten itibaren ihtiyaç duyduğumuz, şanslı olanlarımızın erişebildiği ama ulaşamayanların da sayıca hiç de az olmadığı bir duygudur sevilme ve kabul görme arzusu... Çevrenize şöyle bir bakın. Onaylanmaya ve sevilmeye arzu duyan ne kadar çok insan göreceksiniz.
Anne babası tarafından terk edilmiş bir çocuğun mutluluğu suça bulaşmış insanların arasında aramasının nedeni ne olabilir?
Ya da televizyonlarda onlarcasına denk geldiğimiz yarışma çılgınlıklarına dahil olup başkalarının gözünde bir nebze de olsa sevilme hissini tatmak için uğraşanlar sizce neyin peşindedir ki? Sevilme ihtiyacı karanlık bir kuyudur.
Çocuk yaşta açılan ve zamanla giderek derinleşen karanlık bir kuyu...
Kuyunun içini doldurmak için yaşam boyu ne gerekiyorsa ve ele ne geçiyorsa fütursuzca fırlatılır o boşluğa. Hayır diyemeyenlerin çoğunun en büyük kaygısıdır sevilmemek. Onlar hep birilerini kaybetmekten, kırmaktan, üzmekten korkarlar ama temelde en büyük korkuları karşısındaki kişi tarafından sevilmeyeceğine şartlanmasıdır.
Onun düşüncesine göre hayır dediğinde herkes sırtını dönecektir ona, ulaşılamaz hale gelecekler, iletişimlerini kesecekler, bir daha yüzünü bile görmek istemeyeceklerdir. Sevilmeme ve kabul görmeme korkusu öylesine derindir ki sadece hayır dediği için bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı kaygısına kapılır. Bu yüzden ne kadar da zor olsa, yapmayı hiç istemese bile hatta zor durumda kalmayı dahi göze alarak çaresizce evet der. Sizin de hayır diyememek konusundaki en büyük motivasyonunuz sevilme ihtiyacınız olabilir mi acaba? Yeri gelmişken sevginin ne olduğu ve ne olmadığı üzerinde duralım o halde.
“Sizce sevgi nedir?” diye sorulsa herkesin muhakkak kendine özgü bir sevgi tarifi olduğunu görürüz.
Dolayısıyla sevginin basit, somut ve gerçek tarifini yapmak çok da kolay değil...
Ancak temel olarak “bir kişiye ya da varlığa geliştirdiğimiz yakınlık ve bağlılık duygusu” diye tarif edilebilir.
İlgi duygusu, gönülden bağlı olma, derin dostluk ve sevecenlik duygusu gibi farklı tanımlar da yapılabilir.
Sevginin ne olduğunu söylemek güç olsa da neyin sevgiyle ilgisi olmadığını ya da neyin sevgiye düşman olduğunu belirlemek mümkün...
İçinde dayatma, baskı ve zorlama olan her duygunun deneyimlenmesinde sorun vardır aslında.
Sevilmek için dayatma göstermek, bu hisse karşı bağımlılık ve yoğun ihtiyaç oluşturmak, sevilme deneyimini yaşamak için duygusal veya fiziksel zorlamalar ve baskılar oluşturmak muhakkak ki sağlıksızdır.
Kontrolsüz sevilme arzusu, kaygı, anksiyete, kaybetme korkusu gibi olumsuz;
saplantı, bağımlı kişilik gibi psikolojik sorunlara yol açar.
Kişi, çocuklukta eksik ya da koşullu olarak aldığı sevgiyi çeşitli mekanizmalarla elde etme ve bu eksikliği tatmin etme yollarına düşer. Bu ruhsal arayış, başka insanlar tarafından onaylanma ve sevilme amacıyla istemediği durumların içine girmesine neden olan çeşitli dürtüler yaratır.
Mesela sevgiyi elde etmek için aşırı fedakârlıklarda bulunur, kendinden vazgeçer ve sınırların kaybolduğu bir dünyada hayır kelimesini sözlüğünden söküp atar. Bir çeşit bağımlılıktır bu. Sevilmeme düşüncesinin yarattığı kaygının getirdiği ve kişinin kendinden vazgeçtiği andır. Sağlıksız düzeyde sevgi açlığı çeken kimseler hayır demekte en çok zorlanan insanlardır. Çünkü yalnızlık, reddedilmek, toplumdan uzaklaşmak, dostsuz kalmak acıtıcıdır ve keskindir.
Talep edilme ihtiyacının ortadan kalkması korkutucudur.
Gerçek sevgi kendini ifade etmek için zorlamaya ihtiyaç duymaz. Eğer biri tarafından sevilmek için kendinizi paralamak zorunda hissediyorsanız muhtemelen gerçek sevginin ne olduğu konusunda yanlış öğretilere sahipsinizdir ki bu yüzden “Ne olursa olsun kendinde olanın hep daha fazlasını sun karşındaki insana” düşüncesine hapsolursunuz.
Şimdi düşünün bakalım, kendinizde olanın daha fazlasını hiç düşünmeden başkalarına sunduğunuz halde, fedakârlıklarınızın haddi hesabı olmadığı halde, kendinizi başkalarının mutluluğuna adadığınız halde neden hâlâ mutsuzsunuz?
Neden sevip sevilmediğinizi hissediyorsunuz?
Çok sevdiğiniz halde hakkınız olan sevgiyi neden yaşayamadığınızı düşünüyorsunuz?
Çünkü siz de bütün bunları sevdiğiniz için yapmadınız.
Her ne kadar bütün emekleriniz sevgiden ileri gelmiş gibi görünse de aslında içsel olarak sizi motive eden en güçlü dürtü, korkularınızdı.
Aşırı şefkatli ve iyi niyetli davranma çabanızın altında hangi duyguyu barındırdığınızı bulmaya çalışın.
Hayır diyemediğiniz insanlar farklı olabilirler ama hepsinde sizi evet demeye iten motivasyonun üzerindeki perdeyi kaldırın.
Yüzleşmek istemediğiniz, geriye ittiğiniz, kendinize itiraf edemediğiniz her şey size özgürlük getirecektir. Çünkü ancak zayıflıklarınızla ve zaaflarınızla yüzleşerek büyür ve olgunlaşırsınız. Aksi takdirde yaşadığınız bu kısırdöngüde sadece özneleriniz değişir ama hissettiğiniz mutsuzluk ve hüsran hep yerinde kalır.
Sevilmenin sınırları bulanıktır. Ne kadar çok sevdiğimizi ya da ne kadar çok sevilmek istediğimizi tarif edebiliriz ama sınırları belirlemek konusunda hatalara düşebiliriz. Perdenin arkasındaki korkular bize ait değillerdir, çoğunu çocukluk döneminde ya da kişiliğimizin inşa edildiği gençlik zamanlarımızda emanet almışızdır. Tıpkı sahte paralar gibi... Gerçek olmayan bir servetle gerçeklikler satın almaya çalışırız.
Terk edilme korkusu, alay edilme korkusu, yalnızlık korkusu, suçluluk, içteki iyi insanı koruyamama korkusu, onaylanmama kaygısı gibi...
İlişkilerimizde de sahte paralarla alışveriş yapmaya çalışır, karşılığında gerçeklikler satın aldığımızı sanırız. Oysa sahici ilişkilerde gerçek sevgi hiçbir bahaneyle alınıp verilemez.

Hayır Diyebilme Sanatı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin