Arkadaşlar: Sizin için arkadaşlık neyi ifade eder? Kime arkadaş dersiniz?
Arkadaş, zamandan bağımsız ve koşulsuz olarak bir değer alışverişinin temelinde olduğu –bu değer sevgi, saygı, değerli hissetme vs. gibi şeylerdir– ve yakınlık, bağlılık kurduğumuz kimselerdir. Arkadaşlıkta doğruluk, dürüstlük ve samimiyet vardır.
Bağ kurduğumuz her insanla sınır ihlallerinin yaşanması olasıdır, arkadaşlarımız da bunlardan ayrı değildir. Arkadaşlarınızla aranızdaki bağlılığı, güveni sarsmamak adına uyumlu olmayı seçmeniz, diğer tarafınsa denetleyici rolünü artırması kurduğunuz ilişkideki dengeyi bozabilir.
Bu dengesizliğin iyice yerleşik hale gelmesi arkadaşlarınızla kurduğunuz ilişkiyi şu hale sokar: Eğer uyumlu taraf sizseniz, sürekli bir şeyleri yerine getirme ve sorun çıkarmama rolünü iyice giyinirsiniz, karşı taraf ise sürekli bir beklenti içindedir ve siz bunları yerine getirdiğiniz müddetçe de gayet mutludur.
Taraflardan biri sürekli maniple ediliyor ve arkadaşlık kavramı altında kullanılıyor olabilir. İyi niyetin sömürüldüğü, içinin boşaltıldığı ilişkiler buna maruz kalan razı geldikçe sürüp gider.
Peki sorun nerede çıkar?
Eğer siz bir süreliğine uyumlu olma çabanızı bırakırsanız sizden bu beklentide olanların tepkisini çekersiniz. İşte sorun da burada yatar. Arkadaşlık tarifini yaparken koşulsuzluk kelimesinin altını çizmek gerekir. Çeşitli nedenlerle yerine getiremeyeceğiniz beklentileri yapmamayı seçme hakkınız vardır. Ancak siz bunları ifade ettiğinizde karşı tarafın memnuniyetsizliği öfke, kırgınlık, kızgınlık gibi duygular ortaya çıkarıyorsa arkadaşlığınızın dengelerini yeniden gözden geçirme zamanınız gelmiştir.
Kullanılan tarafın kazan kaldırması durumunda sömürücü kişi birtakım argümanlar geliştirir. Bunlar maniple edici sözler ya da ifadelerdir. “Hani arkadaştık, bunu bana nasıl yaparsın, arkadaşlığımıza biçtiğin değer bu mu?”
cümleleri isyan ve öfkeyle dudaklardan dökülebilir.
Gerçek arkadaşlıkta ihlal ve baskılara yer yoktur. Özgür bir arkadaşlıkta üzerinizde yaptırım uygulanması söz konusu değildir. Gerçek arkadaşlık bir rüzgâr gibi eser ve hafiftir. Çatışmalar, fikir ayrılıkları olmazsa olmaz belki de ama iki taraf da özgürce kendini ortaya koyar ve birbirine kendini dayatmaz.
Bazı durumlarda arkadaşlarınız kendi sorumluluklarını sizin üzerinize yıkmayı deneyebilirler. Örneğin altına giremeyecekleri bir ödeme için sizden destek isteyebilir ya da kefil olup olamayacağınızı sorarlar. Sizin bu talep karşısındaki ikircikli tavrınıza alınganlık gösterip bunu bir test aracı gibi de kullanabilirler. “En zor zamanımda yanımda yoksun” mesajı vicdanınızı esaret altına alabilir, etkili bir silahtır çünkü ve sizi yakalaması da gayet muhtemeldir.
Arkadaşlarınızın sınırlarınızı ihlal ettiğini nasıl anlarsınız?
Sizi yapmak istemediğiniz bir şeye zorluyorsa Vicdanınızı harekete geçirecek sözlerle sizi ikna etmeye çalışıyorsa Sizi sık sık üzüyor, kırıyor, kızdırıyorsa Sizden sürekli bir beklenti içindeyse Sorumluluklarını size yıkıyorsa Sorun yaşadığınızda özeleştiri yapmaktan kaçıyor ve sizi suçluluk duygusuna sürüklüyorsa Özelinize gereken önemi göstermiyor, dedikodunuzu yapıyor, yalan söylüyorsa Kendinizi arkadaşınızın yanındayken rahatlamak yerine daha gergin buluyorsanız Arkadaşınızla birlikteyken bedensel ve psikolojik olarak birtakım rahatsız duygular hissediyorsanız arkadaşlığınıza dair sınırlarınız kaybolmuş demektir.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta daha var. Bu durumlar dönemsel ya da anlık olarak yaşanabilir. Dostluğun ve arkadaşlığın gereği bazı şeyleri tolere etmek de gerekir ancak bunlar süreklilik arz ettiğinde hayır demenin yollarını bulmanız gerekir.
Peki arkadaşlarınızla bu gibi durumların oluştuğunu fark ettiğinizde ne yapacaksınız? Ona nasıl hayır diyeceksiniz?
Öncelikle yaşadığınız deneyimi sakince düşünün ve değerlendirin. Sebep-sonuç ilişkilerini gözden geçirerek problemi net bir şekilde ortaya koyun.
Beklentilerinizi arkadaşınıza anlatırken kullandığınız kelimelere özen gösterin. Yargılayıcı ve suçlayıcı bir tavırla hareket etmeyin. “Seninle yaşadığımız bu olay bana kötü hissettirdi” ya da “Sen böyle yaptığında ben bunu düşünüyorum” gibi karşılıklı bir etkileşimden kaynaklanan şeyleri görmesini sağlayın.
Yaşananları bir güç savaşına dönüştürmeyin. Daha da önce belirttiğimiz gibi arkadaşlarınız da sizden hayır kelimesini duymaktan ilk etapta hoşlanmayacaklardır. Onların kızması, öfkelenmesi sizi de benzer duygulara sürüklemesin. Sakince durumu özetleyip anlaması için zaman verin.
Kararınızın arkasında durun. Ne olursa bu konudaki güçlü duruşunuz onun kendi sınırlarını yeniden çizmesine yardımcı olacaktır? Ne istediğinizi bilmeniz neyi yaşamak istemediğinizi de belirler.
İyi gün dostu olarak anılmak hoşunuza gitmeyebilir. Ancak sınırlar konusunda yaşanan yanlış şartlanmalara kapılmamak gerekir.
Kendinizi net ve dürüst bir şekilde ortaya koymanız sağlam arkadaşlıkların gelişmesini teşvik eder. Bu gibi durumlarda üzerinizde durmanız gereken kaleniz bu olmalıdır. Sevgi ve bağlılıktan uzak çıkar ilişkisine dönmüş bir ilişkiyi yıkılmamak adına sürdürmeye çalışmak kırılgan bir zeminde yürümekten farksızdır, eninde sonunda o buz tabakası kırılacaktır. Memnun etme çabasının yarattığı gerilim huzursuz bir iletişim doğurur. Sürekli evet diyen taraf için bu gerilim sürdürülebilir değildir. Kendinizi bu tip bir gerilimden uzak tutmak isteklerinizi aranızdaki bağlılık gereği dürüstçe ifade etmekle mümkündür.
Arkadaşlığın özündeki dürüstlüğün bir gereği olarak bunu yapma hakkınız vardır.
Elinizden geleni yaptığınız ve sınırlarınızı yeniden inşa etmeyi başaramadığınızdaysa en iyi çözüm uzaklaşmaktır.
Çünkü bazı arkadaşlıklara hayır demek gereklidir. Akıllı Yaşama Sanatı’nda Baltasar Gracián bakın ne diyor:
“İnsanın hayattaki büyük derslerinden biri kendini frenlemeyi bilmesi, daha da önemlisi ise kendini bazı işlerden ve insanlardan yoksun bırakmayı öğrenmesidir. Değerli zamanımızı yiyip bitiren önemsiz uğraşlar vardır. Sizi ilgilendirmeyen, üstünüze vazife olmayan işlerle meşgul olmak, boş durmaktan daha yanlıştır. Özenli bir insan başkalarının işlerine müdahale etmemeli, diğerlerinin de kendi işine karışmalarını engellemelidir. İnsan önce kendi işiyle ilgilenmek zorundadır, herkese yararlı olmak zorunda değildir. Arkadaşlar için de aynı kural geçerlidir. Arkadaşınızın verdiklerini kötüye kullanmamalı veya verebileceklerinden fazlasını istememelisiniz. Özellikle kişisel ilişkilerde, her şeyin fazlası zarardır. Bilgece ve ölçülü bir yaklaşım, herkesin iyi niyetini ve itibarını en iyi biçimde korur, böylece dostluğun nimetleri de zamanla yıpranmaz. Böylece hem en iyiyi seçebilecek deha ve özgürlüğe sahip olur hem de beğeninin yazılı olmayan kurallarına asla ters düşmezsiniz.”
İş Hayatı “Biz hayır demeyi, işim var demeyi, olmaz demeyi beceremeyen insanlarız...
Yorgunluğumuz bitmez bizim.”
Reşat Nuri Güntekin İş hayatında hayır diyememek sorumlulukların sınırlarının iyi çizilememesinden doğar.
İş yaşamında sınır ihlalleri farklı alanlarda olabilir:
1. Sorumluluklarınız ve becerilerinizle ilgili yöneticilerden kaynaklanan ihlaller 2. Özel hayatınızla ilgili ihlaller 3. İş arkadaşlarınızın ihlalleri 4. Kendinizden kaynaklanan sınır ihlalleri Peki iş yaşantısında sizin hayır diyememenizin getirdiği sorunlar nelerdir?
Fazla sorumluluk mu alıyorsunuz?
Her projede, her alanda kendinizi göstermek gibi gereksiz bir çabanız mı var?
Fazla mesai kavramını abartmış olabilir misiniz?
Hayatınızda iş dışında başka nelere yer açıyorsunuz? İşkolik olabilir misiniz?
Önceliklerinizi belirleyemiyor ve zamanı yönetme konusunda tuzaklara mı düşüyorsunuz?
Nelere hayır diyemiyorsunuz?
Hayır diyemediğinizde nelerle uğraşmak zorunda kalıyorsunuz?
İş tanımınızın dışına çıkan şeyler var mı?
Yöneticiniz üzerinizde güç gösterilerinde mi bulunuyor?
Bu soruların yanıtlarını bulmaya çalışın. Bunlar sizin dışınızda üzerinizde kontrol mekanizmaları kurmuş kişilerle –bu kişi siz de olabilirsiniz– yeniden yapmanız gereken düzenlemeleri işaret eder.
Sınırlarınızı zorlayan kişi patronunuz olduğunda sizin için bazı riskler belirir.
İşinizi kaybetme, hayalini kurduğunuz terfii ya da primi alamama gibi korkular sizi kendinizden çok daha fazlasını vermeye itebilir. Kendinize yeterince zaman ayıramaz, tüm yaşantınızın merkezine işinizi koyabilirsiniz. İş yaşantısında sık sık yaşanır bu durum ve sonuçta “burnout” dediğimiz tükenmişlik sendromunu tatmak zorunda dahi kalabilirsiniz.
Tükenmişlik sendromu, kişinin işle ilgili kendisinden beklenen şeylere hayır diyemediği durumda ortaya çıkan kaçınılmaz bir sondur aslında. Aşırı iş yükünün getirdiği yoğun stres bir süre sonra enerjinin tükenmesine, hayattan keyif alamamaya ve sürdürülen işlerin layıkıyla yerine getirilememesine neden olur.
Tükenmişlik sendromuna tutulmamak için nelere hayır demeniz gerekir:
Belirsizliğe hayır deyin: Hayattaki ihtiyaçlarımızı karşılamak için bir işte çalışırız. Para, manevi tatmin, hayatı anlamlandırma gibi pek çok şeyle iç içe geçmiştir bu beklentiler. Beklentilerin karşılanması noktasındaki belirsizlikler sizi ruhen tüketir. Yaptığınız bir işten ne kadar ödeme alacağınızı bilmek, fikirlerinizin önemsendiğinin bilincinde olmak, değer hissetmek istersiniz.
Bunları netleştirmek adına taleplerde bulunmak motivasyonunuzu kaybetmemek adına gereklidir.
Mobbinge hayır deyin: Mobbing yani yıldırma iş dünyasında oldukça yoğun karşılaşılan durumlardan biri. Denetleyici, güçlü olma isteğinde ısrarlı, kötü niyetli, aşırı denetleyici kimseler tarafından yapıldığı belirlenen mobbingde mağdur genellikle hayır diyemeyen, özverili, yaratıcı, başarılı olmayı amaçlayan ve güvenilir kişiliklerdir. Mobbing, depresyon, anksiyete, uykusuzluk gibi ciddi psikolojik süreçlerin gelişmesine neden olur. Yöneticilerden daha çok çalışanları esir alır.
Neler mobbinge girer?
Çalışan hakkında dedikodu yaymak Yapılan işin engellenmeye çalışılması Yok sayılmaz Küskünlük Lakap takma Sürekli suçlama ve eleştirme Cinsel istismar ve taciz Tehditvari konuşmalar İş sorumluluklarının dışında şeylerin yaptırılmaya zorlanması Aşağılama, hakaret ve küçümseyici davranışlar Mobbing ciddi anlamda yıpratıcıdır. Hukuki olarak da bugün artık çeşitli yaptırımları vardır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayır Diyebilme Sanatı
No FicciónMüthiş Psikoloji tarafından yazılmıştır Gerçekten "özgür" müsünüz? Dilediğiniz zaman dilediğiniz yemeği yiyebiliyor olmak mıdır sizce özgürlük? Toplumsal hiçbir baskı hissetmeden içinizden geldiği gibi giyinebiliyor olmak mı yoksa? Canınızın istediğ...